Look at that mountain which is covered with snow.
 - Karlarla örtülü şu dağa bak.
Look at this Japanese car.
 - Bu Japon arabasına bak.
Look in the phone book.
 - Telefon rehberine bakın.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
 - Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Would you please look after my dog tomorrow?
 - Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
Lucy's mother told her to look after her younger sister.
 - Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
He looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
She has an absent look on her face.
 - Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
 - Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.