büyülü

listen to the pronunciation of büyülü
Türkisch - Englisch
magical

In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers. - Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.

Kissing her was a magical, unforgettable moment. - Onu öpmek büyülü, unutulmaz bir andı.

enchanted, spellbound
occult
eldritch
magical, magic
(something) possessing magical powers
sorcerous
magic

Kissing her was a magical, unforgettable moment. - Onu öpmek büyülü, unutulmaz bir andı.

In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers. - Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.

witchlike
spellbound
bewitched
hexed
wizard

The wizard enchants the castle, protecting it from harm. - Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.

büyü
magic

Not every lamp is magic. - Her lamba büyülü değildir.

Can S. Jobs bring back the magic to Disney? - S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?

büyü
{i} sorcery

There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd. - Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.

büyü
spell

This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead. - Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.

Tom had a coughing spell. - Tom'un öksürük büyüsü vardı.

büyülü içki
hellbroth
büyülü sözler
incantation
büyü
charm

That baby has charming eyes. - Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.

Paris has a great charm for Japanese girls. - Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.

büyü
fascination

Studying languages is my biggest fascination and hobby. - Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.

büyü
enchant

I'm not enchanting their children. - Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.

You need several wizards to enchant the necklace. - Kolyeyi büyülemek için birkaç sihirbaza ihtiyacın var.

büyü
occultism
büyü
weird
büyü
conjure
büyü
theurgy
büyü
crescere
büyü
voodoo
büyü
{i} witchcraft

Mary was accused of practicing witchcraft. - Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

The pentagram is an important symbol in witchcraft. - Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.

büyü
conjuration
büyü
voodooism
büyü
incantation
büyü
bewitchment
büyü
enchantment
büyü
black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
hex
büyü
grow up

When I grow up, I want to be an English teacher. - Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.

I want to be somebody when I grow up. - Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.

büyü
sortilege
büyü
{f} grown up

His children have grown up. - Onun çocukları büyüdü.

Tom can see the many weeds that had grown up around the house. - Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.

büyü
bewitchery
büyü
grow

You must not smoke till you grow up. - Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.

Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide. - Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.

büyü
spells

This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead. - Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.

I don't believe in spells and charms. - Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.

büyü
put spell
büyü
hoodoo
büyü
the black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
magic, spell, incantation, sorcery, charm
büyü
(hint) Maya
büyü
glamor

She's a glamorous girl. - O büyüleyici bir kız.

büyü
witchery
büyü
medicine

There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet. - Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.

Grandmother believes that Chinese medicines are the best. - Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.

büyü
romance
büyü
glamour [Brit.]
büyü
obeah
büyü
witching
büyü
{i} glamour
büyü
art

John grew up to be a great artist. - John büyük bir sanatçı oldu.

Great artists have no country. - Büyük sanatçıların vatanı yoktur.

büyü
burgeon
Türkisch - Türkisch
Büyü gücü olan, sihirli: "Sen akşamlar kadar büyülü sıcak / Rüyalarım kadar sade, güzeldin."- A. H. Tanpınar
Büyü gücü olan, sihirli
Kendisine büyü yapılmış (kimse)
BÜYÜ
(Osmanlı Dönemi) Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi. Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah'a sığınmamızı emreder. Müslüman büyücülük yapmaz
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki: "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum."- Y. Z. Ortaç
büyü
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı: "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş."- H. E. Adıvar
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki