Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Tazmanya, Avustralya'ya aittir.
- Tasmania belongs to Australia.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.