a person an unit

listen to the pronunciation of a person an unit
Englisch - Türkisch

Definition von a person an unit im Englisch Türkisch wörterbuch

one
bir

Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? - I'd like to stay one more night. Is that possible?

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

one
{i} tek

Bir, üç ve beş tek sayılardır. - One, three, and five are odd numbers.

Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir. - Replace the old tires with new ones.

one
{i} biri

Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek. - One of my dreams is to learn Icelandic.

Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir. - Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

En favori melodilerimden birisi radyoda çalıyordu. - One of my favorite tunes was playing on the radio.

Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez. - One won’t hear much music in that pub.

one
{i} kimse

Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez. - No one shall be arbitrarily deprived of his property.

Hiç kimse beni anlamıyor. - No one understands me.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım. - I lost my watch, so I have to buy one.

Ben bir araba istiyorum, ama bir tane satın almak için hiç param yok. - I want a car, but I have no money to buy one.

one
aynı

Bu kaybettiğim kamera ile aynı tip kamera. - This is the same type of camera as the one I lost.

İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir. - If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary.

one
her biri

Onların her biri o filmi izlemeye gitti. - Every one of them went to see that movie.

Her birimiz elinden geleni yapmalı. - Each one of us should do his best.

one
one another birbirlerini
one
adam

Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü. - Dima slept with 25 men in one night and then killed them.

Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır. - In the country of the blind, the one-eyed man is king.

one
kişi

Yüz elli kişi maraton yarışına girdi. - One hundred and fifty people entered the marathon race.

Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi. - My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!

one
one and sixpence eski
Englisch - Englisch
{n} one
a person an unit

    Silbentrennung

    a per·son an Unit

    Türkische aussprache

    ı pırsın ın yunıt

    Aussprache

    /ə ˈpərsən ən ˈyo͞onət/ /ə ˈpɜrsən ən ˈjuːnət/
Favoriten