Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
Tom wanted to give Mary a goodbye kiss. However, she backed away.
- Tom Mary'ye bir hoşça kal öpücüğü vermek istedi ama Mary geri çekildi.
Her only purpose in life was to get rich.
- Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
Tom worked hard only to fail the exam.
- Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
- Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.
- Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım.