şaşırt

listen to the pronunciation of şaşırt
Türkisch - Englisch
{f} bewildered
bewilder
{f} amazed

It amazed us that she had been to Brazil alone. - Brezilya'ya tek başına gitmesi bizi şaşırttı.

I was amazed at his abrupt resignation. - Onun ani istifası beni şaşırttı.

{f} confounded
{f} dumfounding
{f} mystified
{f} confounding
{f} baffle

That just baffles me. - O sadece beni şaşırtıyor.

His memory baffles me. - Onun belleği beni şaşırtıyor.

took aback
{f} surprising

It's surprising that you haven't heard anything about her wedding. - Onun düğünü hakkında bir şey duymamış olman şaşırtıcı.

The number of people who die in traffic accidents is surprising. - Trafik kazalarında ölen insan sayısı şaşırtıcıdır.

dumfound
obfuscate
{f} astonished

The fearful noise astonished anyone coming for the first time. - Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.

{f} dumbfounding
{f} puzzle

How he escaped still puzzles us. - Onun nasıl kaçtığı hâlâ bizi şaşırtıyor.

His behavior puzzled me. - Onun davranışı beni şaşırttı.

make confused
{f} puzzled

What puzzled us was that he said he would not attend the meeting. - Bizi şaşırtan şey onun toplantıya katılmayacağını söylemesiydi.

He was puzzled by the question. - Soru onu şaşırtmıştı.

{f} baffling
bedevil
mystify
{f} dumbfounded
{f} amazing

It is amazing that you won the prize. - Ödülü kazanman şaşırtıcı.

The fluency of your English is amazing. - Senin İngilizcenin akıcılığı şaşırtıcı.

{f} astounded
amaze

Her cleverness often amazes me. - Onun akıllılığı sık sık beni şaşırtır.

His memory amazes me. - Onun hafızası beni şaşırtıyor.

{f} surprise

Her silence surprised me. - Onun sessizliği beni şaşırttı.

It surprises most people to find out that the prison warden is a woman. - Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.

flabbergast
{f} nonplusing
{f} bewildering
take aback
perplexed
{f} stumping
astonish

The astonishing blow finished the match. - Şaşırtıcı darbe maçı bitirdi.

The fearful noise astonished anyone coming for the first time. - Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.

{f} astonishing

Your ignorance is astonishing! - Senin cehaletin şaşırtıcı!

The answer was pretty astonishing. - Cevap oldukça şaşırtıcıydı.

{f} flabbergasted
dumbfound
confuse

Are you intentionally trying to confuse me? - Bilerek beni şaşırtmaya mı çalışıyorsun?

Tom is trying to confuse you. - Tom sizi şaşırtmaya çalışıyor.

taken aback
{f} puzzling

I can see how that would be puzzling. - Bunun ne kadar şaşırtıcı olacağını görebiliyorum.

I find this puzzling. - Bunu şaşırtıcı buluyorum.

mesmerize
{f} surprised

What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene. - Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.

My decision to study abroad surprised my parents. - Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.

make flustered
nonplus
{f} mystifying
baffled
tookaback
perplex

Sami asked Layla a perplexing question. - Sami, Leyla'ya şaşırtıcı bir soru sordu.

disconcert
takenaback
takeaback
take#aback
şaşır
befuddle
şaşır
surprize at
şaşır
surprize by
şaşır
be amazed at
şaşır
befuddled
şaşırt
Favoriten