He could no longer contain his anger.
- O artık öfkesini tutamadı.
Her face was bright red with anger.
- Yüzü öfkeden kıpkırmızıydı.
Her voice trembled with rage.
- Onun sesi öfkeden titriyordu.
He was trembling with rage.
- O, öfke yüzünden titriyordu.
Tom did his best to keep temper under control.
- Tom öfkeyi kontrol altında tutmak için elinden geleni yaptı.
Bob could not control his temper.
- Bob öfkesini kontrol edemedi.
Tom stormed into his office and slammed the door.
- Tom ofisine öfkeyle girdi ve kapıyı çaptı.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
A frown may express anger or displeasure.
- Kaş çatma öfke ya da hoşnutsuzluk ifade edebilir.
Tom's sadness quickly turned to fury.
- Tom'un üzüntüsü hızla öfkeye döndü.
Music gives sound to fury, shape to joy.
- Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.
Sami was exasperated by Layla's behavior.
- Sami, Leyla'nın davranışlarından öfkelendi.
I can't explain the reason for your tantrum.
- Öfke nöbetinin nedenini açıklayamam.