[shak

listen to the pronunciation of [shak
Englisch - Türkisch

Definition von [shak im Englisch Türkisch wörterbuch

one
bir

Birini tanıyorum da ötekini değil. - I know one of them but not the other.

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

one
{i} tek

Tek bir taşla iki kuş öldür. - Kill two birds with one stone.

Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir. - Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.

one
{i} biri

Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir. - Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.

Birini tanıyorum da ötekini değil. - I know one of them but not the other.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

En favori melodilerimden birisi radyoda çalıyordu. - One of my favorite tunes was playing on the radio.

Birisi kötü kelimeler söylememeli. - One should not say bad words.

one
{i} kimse

Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor. - No one wants to listen to my opinions.

Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz. - No one may be compelled to belong to an association.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Pasaportumu kaybettim. Yeni bir tane almak zorunda kalacağım. - I lost my passport. I'll have to get a new one.

Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım. - I lost my watch, so I have to buy one.

one
aynı

İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir. - If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary.

Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum. - You are not the only one responsible for it, I am too.

one
her biri

Her birinize inancım var. - I have faith in each and every one of you.

Onların her birine bin yen verdim. - I gave them one thousand yen each.

one
one another birbirlerini
one
adam

Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü. - Dima slept with 25 men in one night and then killed them.

O, dünyanın en büyük bilim adamlarından biri olarak kabul edilir. - He's considered to be one of the greatest scientists in the world.

one
kişi

Yüz elli kişi maraton yarışına girdi. - One hundred and fifty people entered the marathon race.

Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi. - My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!

one
one and sixpence eski
Englisch - Englisch
one