Avukat müvekkili adına ikna edici bir şekilde konuştu.
- The lawyer spoke convincingly on behalf of his client.
Bu ikna edici bir açıklama.
- That's a convincing explanation.
Bu çok inandırıcı değildi.
- That wasn't very convincing.
O oldukça inandırıcı.
- It's pretty convincing.
Jack'i ikna etmek zordur.
- It is hard to convince Jack.
Tom'u bizimle gelmesi için ikna etmek gerçekte imkansız olurdu.
- It would be virtually impossible to convince Tom to come along with us.
O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.
- He convinced his daughter to not marry Tom.
Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.
- The evidence convinced us of his innocence.
Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.
- I had trouble convincing Tom not to leave.
Avukat müvekkili adına ikna edici bir şekilde konuştu.
- The lawyer spoke convincingly on behalf of his client.
O çok inandırıcı değildi, değil mi?
- That wasn't very convincing, was it?
Tom'un açıklaması inandırıcı geldi.
- Tom's explanation sounded convincing.
Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.
- I had trouble convincing Tom not to leave.
İkna etmeye ihtiyacı olan Tom'dur.
- It's Tom who needs convincing.
... not pretending, convincing himself that he's a Zionist. ...