Fabrika birçok karmaşık makineleri kullanır.
- The factory uses many complicated machines.
Dil bilgisi çok karmaşık.
- Grammar is very complicated.
Bu karışık, biliyorsun.
- It's complicated, you know.
Bu karışık, değil mi?
- It's complicated, isn't it?
Ne zaman bu kadar çetrefilli oldu?
- When did it get so complicated?
Günün sosyal sorunları gittikçe daha karmaşık olma eğilimindedir.
- The social problems of the day tend to be more and more complicated.
O meseleleri daha karmaşık hale getirecek.
- That'll complicate matters more.
Onun yokluğu konuyu zorlaştırmaktadır.
- His being absent complicates matters.
Tüm bunlarla hayatımı zorlaştırmak istemiyorum!
- I don't want to complicate my life with all that!
Bu anlaşılması zor bir hikaye.
- It's a complicated story.
Ne zaman bu kadar çetrefilli oldu?
- When did it get so complicated?
Herkesin hayatı muğlak.
- Everybody's life is complicated.
Bu o kadar karmaşık olmak zorunda değil.
- It doesn't have to be that complicated.
Bu şehirde bir taksi bulmak zordur.
- In this city finding a taxi is complicated.
Tom bir aşağılık kompleksine sahip.
- Tom has an inferiority complex.
Spor onun aşağılık kompleksini tedavi etti.
- Sports cured him of his inferiority complex.
İnsan karmaşık bir organizmadır.
- Man is a complex organism.
O, çok karmaşık bir makinedir.
- That is a very complex machine.
Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.
- The world is a place of seemingly infinite complexity.
Tom bir aşağılık kompleksine sahip.
- Tom has an inferiority complex.
Onun bir aşağılık kompleksi var.
- He has an inferiority complex.
Herkesin hayatı muğlak.
- Everybody's life is complicated.
How poor, how rich, how abject, how august, / How complicate, how wonderful, is Man!.
The DA has made every effort to complicate me in the scandal.
The process of fixing the car engine was complicated by the lack of tools.
... It's actually not quite as complicated as some of you ...
... It's a very complicated environment because the ...