Hayat çoğu zaman bir dağa tırmanmakla karşılaştırılmıştır.
- Life has often been compared to climbing a mountain.
Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
- Your achievements cannot be compared with mine.
Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
- Spring has come later this year compared with last year.
Düne nazaran bugün hava daha güzel.
- Compared to yesterday, the weather is better today.
Sana nazaran, Tom sadece bir çocuk.
- Compared to you, Tom is just a kid.
Cevabını Tom'unkiyle karşılaştır.
- Compare your answer with Tom's.
Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
- Compare your translation with the one on the blackboard.
Düşünmek kıyaslamaktır.
- To think means to compare.
Karşılaştırma yapmak gerçekten zor.
- It's really tough to compare.
Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
- Your achievements cannot be compared with mine.
Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.
- We compared his work with hers.
Kendini onlarla kıyaslama.
- Don't compare yourself to them.
Çocuklarını başkalarıyla kıyaslama.
- Don't compare your children with others.
Ona göre, çok elverişsizim.
- Compared to her, I am very impractical.
Ona göre, çok beceriksizim.
- Compared to her, I'm very impractical.
We compare good as good, better, best.
A sapling and a fully-grown oak tree do not compare.
Astronomers have compared comets to dirty snowballs.
You can't compare my problems and yours.
... was very little compared to what was to come. ...
... system is pretty high compared to the ...