Gelgitin gücünü kullanmak kıyı topluluklarına çok yardımcı olabilir.
- Harnessing the power of the tides could be very helpful to coastal communities.
İki yüzlü topluluklardan nefret ederim.
- I hate two-faced communities.
Leyla cemaatin bir direğiydi.
- Layla was a pillar of the community.
Tom New York Yahudi cemaatinde büyüdü.
- Tom grew up in the New York Jewish community.
Bu uluslararası bir topluluk.
- This is an international community.
O, yerel topluluklarında bir sorundu.
- It was a problem in their local community.
Tom halk eğitim merkezine gitti.
- Tom went to community college.
Onlar halka açık yüzme havuzuna gittiler.
- They went to the community pool.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Global toplumun bir parçasıyız.
- We live in a global community.
O onu milletin iyiliği için yaptı.
- She did it for the good of the community.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
O kamu hizmeti cezasına çarptırıldı.
- He was sentenced to community service.
Tom, şartlı tahliye ve kamu hizmeti cezasına çarptırıldı.
- Tom was sentenced to probation and community service.
... And I think you need the communities engaged and the ...
... and the first christian communities were founded here ...