That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
Can a two-year-old boy run that fast?
- İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi?
I've never woken up this early.
- Hiç bu kadar erken kalkmadım.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
Why do so many people visit Kyoto?
- Niçin bu kadar çok insan Kyoto'yu ziyaret ediyor?
I wish we didn't have so many problems.
- Keşke bu kadar çok sorunumuz olmasa.
You don't have to give yourself such airs.
- Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
My place isn't usually this much of a mess.
- Benim yerim genellikle bu kadar karmaşa değil.
I can't eat this much food.
- Bu kadar fazla yemek yiyemem.
I wish my leg didn't hurt so much.
- Keşke bacağım bu kadar çok acımasa.
Kuniko has never drunk so much before in her life.
- Kuniko hayatında daha önce hiç bu kadar çok içmedi.