belirtili

listen to the pronunciation of belirtili
Türkçe - İngilizce
qualified, defined
marked with a sign or symbol
definite, determined; defined, qualified
qualified
definite
determined
(Dilbilim) marked
defined
belirti
{i} symptom

What symptoms do you have? - Hangi belirtilerin var?

Sometimes the first symptom of cardiovascular disease is death. - Bazen kardiyovasküler hastalığın ilk belirtisi ölümdür.

belirti
sign

There were no signs of life on the island. - Adada hiçbir yaşam belirtisi yoktu.

I studied his face for signs of weariness. - Yorgunluk belirtileri için yüzünü inceledi.

belirtili nesne
qualified noun
belirtili nesne gram
qualified noun
belirtili tamlama
possessive construction
belirtili tamlama
a pair of nouns in a possessive construction
belirti
{i} glimpse

Some dreams are a glimpse of the future. - Bazı rüyalar geleceğin bir belirtisidir.

belirti
trace
belirti
{i} streak
belirti
symptomatic
belirti
portent
belirti
index
belirti
cue
belirti
hint
belirti
(Kimya) precursor
belirti
manifestation
belirti
syndrome
belirti
indication

Ignorance is not an indication of stupidity. - Cehalet bir aptallık belirtisi değildir.

belirti
mark

The Japanese do not always make a bow as a mark of respect. - Japonlar saygı belirtisi olarak her zaman eğilmezler.

belirti
{i} impression
belirti
foretoken
belirti
evidence
belirti
spark
belirti
sign; symbol
belirti
prognostication
belirti
strain
belirti
note

There is one point which is not noted on the contract. - Sözleşmede belirtilmeyen bir nokta var.

belirti
sign, indication; symptom
belirti
tinge
belirti
prognostic
belirti
stamp
belirti
token

Here is a present for you in token of our appreciation. - Takdirimizin bir belirtisi olarak işte senin için bir hediye.

belirti
spark of
belirti
clinic
belirti
diagnostic
Türkçe - Türkçe
Belirtisi olan
Belirtilmiş olan, belirli kılınan
belirtili nesne
Belirtme durumundaki nesne, sarih meful
belirtili tamlama
Tamlayanı -in (-nin) takısı, tamlananı üçüncü kişi iyelik eki alan ve belirli bir kavram taşıyan tamlama: Doğan'ın kalemi, çiçeğin kokusu gibi
Belirti
eser
Belirti
karine
Belirti
tezahür
Belirti
semtom
Belirti
nişane
Belirti
emare
belirti
Vücuttaki hastalığın göstergesi olan durum veya görüntü, sendrom
belirti
Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alamet, nişan, nişane: "Kendinde yaşlılığın en küçük belirtisi yok."- H. Taner
belirti
Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alâmet, nişan, nişane
belirti
Vücuttaki hastalığın göstergesi olan durum veya görüntü
belirtili