beklemede

listen to the pronunciation of beklemede
Türkçe - İngilizce
(Bilgisayar) parked
(Televizyon) in sleep mode
(Tıp) stand by

Stand by for my orders. - Emirlerim için beklemede kalın.

Stand by for my signal. - İşaretim için beklemede kalın.

sleep mode
(Bilgisayar) suspended
on stand by
(Televizyon) on hold
pending to
pending

An investigation is still pending. - Soruşturma hâlâ beklemede.

beklemede kalmak
stand by
beklemede olan
on call
beklemede olmak
wait
beklemede uçuş yolu
(Havacılık) holding pattern
beklemede uçuş yolu
(Havacılık) holding track
beklemede uçuş yolu şekli
(Havacılık) holding pattern mode
bekle
expect

The number of students who were late for school was much smaller than I had expected. - Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

Did that hotel meet your expectations? - Otel beklentilerini karşıladı mı?

bekle
hold on

If you hold on a moment, I will get Jane on the phone. - Eğer biraz beklerseniz, Jane'i telefona alacağım.

Please hold on a moment. - Lütfen biraz bekleyin.

bekle
hang on

Hang on till I get to you. - Seni alana kadar bekle.

We're a bit busy at the moment. Can you hang on a minute? - Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz?

bekle
wait

Carlos waited a moment. - Carlos bir müddet bekledi.

I'll wait here until she comes. - O gelene kadar burada bekleyeceğim.

bekle
held on
bekle
{f} expected

It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less. - Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
bekle
{f} waiting

There were five patients in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

We men are used to waiting for the women. - Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.

bekle
await

Go over there, and await further instructions. - Oraya git ve daha fazla talimat bekle.

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
bide

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

Please wait for me at the station. - Lütfen beni istasyonda bekleyin.

I'll wait for him for an hour. - Onu bir saat bekleyeceğim.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

May we look forward to receiving your order? - Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?

We always look forward to Tom's annual visit. - Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.

bekle
hold#on
bekle
look#forward
ödül beklemede
(Bilgisayar) bonus hold
beklemede