being limited to a particular antibody or antigen

listen to the pronunciation of being limited to a particular antibody or antigen
İngilizce - Türkçe

being limited to a particular antibody or antigen teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

specific
özel

O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti. - Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut.

Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu. - The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.

specific
(Mühendislik) özgül
specific
belirli

Bizim masumiyetinle ilgili belirli bir kanıtımız var. - We have specific proof of your innocence.

Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur. - Genes consist of a specific sequence of DNA.

specific
{s} spesifik

Tom daha spesifik olmalı. - Tom needs to be more specific.

Daha spesifik olmak için sana ihtiyacım olacak. - I'm going to need you to be more specific.

specific
{s} özellikli

Özellikli bilgi istiyorum. - I want specific information.

specific
(Tıp) özgün
specific
bir türe özgü
specific
kesin
specific
(Tıp) Türe ait
specific
(sıfat) spesifik, özel, belli, belirli, kendine özgü, özellikli, özgül, kesin
specific
(Tıp) Bir hastalığa mahsus olan
specific
tedavi edici tıb
specific
öze

Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu. - The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.

Özellikli bilgi istiyorum. - I want specific information.

specific
ağırlık ve miktara göre alınan gümrük vergisine ait
specific
belirli bir mikroptan husule gelen
specific
(isim) özel ilaç, özel amaçlı ilaç
specific
{s} fiz., kim. özgül
specific
özgü, belirli
İngilizce - İngilizce
specific
being limited to a particular antibody or antigen

    Heceleme

    be·ing li·mi·ted to a par·ti·cu·lar an·ti·bo·dy or an·ti·gen

    Türkçe nasıl söylenir

    biîng lîmıtıd tı ı pırtîkyılır äntibädi ır äntıcın

    Telaffuz

    /ˈbēəɴɢ ˈləmətəd tə ə pərˈtəkyələr ˈantēˌbädē ər ˈantəʤən/ /ˈbiːɪŋ ˈlɪmətəd tə ə pɜrˈtɪkjəlɜr ˈæntiːˌbɑːdiː ɜr ˈæntəʤən/