baskıncı

listen to the pronunciation of baskıncı
Türkçe - İngilizce
attacker; assailant; raider
raid
raider
baskın
{s} dominant

In order to learn an indigenous or minority language, it is often necessary to learn the dominant language of the region or country. - Yerli veya azınlık dilini öğrenmek için, genellikle bölgenin veya ülkenin baskın dilini öğrenmek gereklidir.

Especially during times of economic crisis, price becomes a dominant factor in deciding whether to buy any product. - Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, herhangi bir ürünü alıp almayacağımıza karar verirken fiyat baskın faktör haline gelir.

baskın
raid

The Melbourne police raided the bookstore for violating censorship laws. - Melbourne polisi sansür yasalarını ihlal ettiği için kitapçıya baskın düzenledi.

Bad weather hindered the air raid. - Kötü hava hava baskınını engelledi.

baskın
(Askeri) invasion
baskın
(Avcılık) entry
baskın
descent on
baskın
(Askeri) floods

There were floods as a result of the heavy rain. - Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.

Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain. - Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.

baskın
overwhelming
baskın
(Askeri) blitz
baskın
overflow
baskın
dominant wind
baskın
descent upon
baskın
swoop down on
baskın
heavy

There were floods as a result of the heavy rain. - Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.

We had flooding because of last week's heavy rains. - Geçen haftanın sağanak yağışları nedeniyle su baskınımız vardı.

baskın
surpassing
baskın
inroads

The army made inroads into the neighboring country. - Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.

baskın
incursion
baskın
irruptive
baskın
bust

The police have made hundreds of drug busts across the country. - Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.

baskın
{i} surprise

Our army took the kingdom by surprise. - Ordumuz kırallığa baskın yaptı.

Baskın
(Askeri) surprise attack
baskın
unexpected attack, raid
baskın
overpowering, superior
baskın
swoop
baskın
foray
baskın
predominant
baskın
irruption
baskın
prepotent
baskın
raid, inroad, foray, incursion; (polis baskını) bust; descent (on/upon sb), unexpected visit; dominant, predominant
baskın
more powerful (than)
baskın
preponderant
baskın
inroad

The army made inroads into the neighboring country. - Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.

baskın
pressed down
baskın
forage
baskın
(Konuşma Dili) unexpected visit
baskın
sudden attack
baskın
overpowering
baskın
heavy, oppressive
baskın
descent
baskın
biol. dominant
Türkçe - Türkçe
Baskın yapan kimse
BASKIN
(Osmanlı Dönemi) Ansızın, birdenbire hücum
BASKIN
(Osmanlı Dönemi) Basıp geçen, galip, üstün
BASKIN
(Osmanlı Dönemi) t. Ağır, sakil
Baskın
dominant
baskın
Kısa süreli, beklenmedik saldırı: "Bu dört kişi güç bela baskından kurtulup bana sığınmış."- R. H. Karay
baskın
Sertlik, zorluk bakımından üstün: "Belli bir şey ki, bu genç ikisinden de baskın, çekemiyorlar."- H. Taner
baskın
Sertlik, zorluk bakımından üstün
baskın
Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme
baskın
Kısa süreli, beklenmedik saldırı