Welcome to the magical world of Narnia.
- Narnia'nın büyülü dünyasına hoş geldiniz.
Brazilian music is simply magical.
- Brezilya müziği sadece büyülü.
Kissing her was a magical, unforgettable moment.
- Onu öpmek büyülü, unutulmaz bir andı.
Welcome to the magical world of Narnia.
- Narnia'nın büyülü dünyasına hoş geldiniz.
The wizard enchants the castle, protecting it from harm.
- Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.
Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
- S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
She put him under a spell.
- O, ona bir büyü yaptı.
Her beauty cast a spell over him.
- Onun güzelliği onu büyüledi.
That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
They sat still as if they were charmed by the music.
- Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
You need several wizards to enchant the necklace.
- Kolyeyi büyülemek için birkaç sihirbaza ihtiyacın var.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
She liked to read about witchcraft.
- O, büyücülükle ilgili şeyler okumayı seviyordu.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
I want to be somebody when I grow up.
- Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
He is, as it were, a grown up baby.
- O, adeta, büyümüş bir bebek.
His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
He is going to be a doctor when he grows up.
- O, büyüdüğünde doktor olacak.
Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
John grew up to be a great artist.
- John büyük bir sanatçı oldu.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.