I was amazed at his abrupt resignation.
- Onun ani istifası beni şaşırttı.
He amazed everyone by passing his driving test.
- Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
His memory baffles me.
- Onun belleği beni şaşırtıyor.
That just baffles me.
- O sadece beni şaşırtıyor.
It's surprising that you haven't heard anything about her wedding.
- Onun düğünü hakkında bir şey duymamış olman şaşırtıcı.
It is surprising that your wife should object.
- Karının itiraz etmesi şaşırtıcı.
The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
- Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
His behavior puzzled me.
- Onun davranışı beni şaşırttı.
What puzzled us was that he said he would not attend the meeting.
- Bizi şaşırtan şey onun toplantıya katılmayacağını söylemesiydi.
Fadil's reaction puzzled the investigators.
- Fadıl'ın tepkisi dedektifleri şaşırttı.
He was puzzled by the question.
- Soru onu şaşırtmıştı.
It is amazing; you should have won the prize.
- Şaşırtıcı; ödülü kazanmalıydın.
The artistic beauty of the garden is truly amazing.
- Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.
His memory amazes me.
- Onun hafızası beni şaşırtıyor.
I was amazed at his abrupt resignation.
- Onun ani istifası beni şaşırttı.
Her silence surprised me.
- Onun sessizliği beni şaşırttı.
It surprises most people to find out that the prison warden is a woman.
- Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.
The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
- Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
Your ignorance is astonishing!
- Senin cehaletin şaşırtıcı!
Your ignorance is astonishing.
- Cehaletiniz şaşırtıcı.
Your ignorance is astonishing!
- Senin cehaletin şaşırtıcı!
You're trying to confuse me.
- Beni şaşırtmaya uğraşıyorsun.
I didn't mean to confuse him.
- Onu şaşırtmak istemedim.
It was puzzling to me.
- Benim için şaşırtıcıydı.
I can see how that would be puzzling.
- Bunun ne kadar şaşırtıcı olacağını görebiliyorum.
His words surprised me.
- Onun sözleri beni şaşırttı.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
Sami asked Layla a perplexing question.
- Sami, Leyla'ya şaşırtıcı bir soru sordu.