A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
I was amazed at his abrupt resignation.
- Onun ani istifası beni şaşırttı.
His memory baffles me.
- Onun belleği beni şaşırtıyor.
That just baffles me.
- O sadece beni şaşırtıyor.
It's surprising that you haven't heard anything about her wedding.
- Onun düğünü hakkında bir şey duymamış olman şaşırtıcı.
It is surprising that your wife should object.
- Karının itiraz etmesi şaşırtıcı.
The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
- Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
His question puzzles me.
- Onun sorusu beni şaşırtıyor.
His behavior puzzled me.
- Onun davranışı beni şaşırttı.
His behavior puzzled me.
- Onun davranışı beni şaşırttı.
Fadil's reaction puzzled the investigators.
- Fadıl'ın tepkisi dedektifleri şaşırttı.
The fluency of your English is amazing.
- Senin İngilizcenin akıcılığı şaşırtıcı.
It is amazing; you should have won the prize.
- Şaşırtıcı; ödülü kazanmalıydın.
The circus amazed and delighted the children.
- Sirkler çocukları şaşırttı ve sevindirdi.
Her cleverness often amazes me.
- Onun akıllılığı sık sık beni şaşırtır.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
Her silence surprised me.
- Onun sessizliği beni şaşırttı.
The astonishing blow finished the match.
- Şaşırtıcı darbe maçı bitirdi.
Your ignorance is astonishing!
- Senin cehaletin şaşırtıcı!
She was astonishingly beautiful.
- O, şaşırtıcı şekilde güzeldi.
The answer was pretty astonishing.
- Cevap oldukça şaşırtıcıydı.
Are you intentionally trying to confuse me?
- Bilerek beni şaşırtmaya mı çalışıyorsun?
Tom is trying to confuse you.
- Tom sizi şaşırtmaya çalışıyor.
I can see how that would be puzzling.
- Bunun ne kadar şaşırtıcı olacağını görebiliyorum.
It was puzzling to me.
- Benim için şaşırtıcıydı.
Her silence surprised me.
- Onun sessizliği beni şaşırttı.
His words surprised me.
- Onun sözleri beni şaşırttı.
Sami asked Layla a perplexing question.
- Sami, Leyla'ya şaşırtıcı bir soru sordu.