The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
A little learning is a dangerous thing.
- Birazcık öğrenme tehlikeli bir şeydir.
It's difficult to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
Learning a foreign language is difficult.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
He tried to use my computer without my finding out about it.
- O ben onun hakkında öğrenmeden bilgisayarımı kullanmaya çalıştı.
Tom came to France with the intention of studying French.
- Tom Fransızca öğrenme niyetiyle Fransaya geldi.
You must study hard and learn many things.
- Çok çalışmalısın ve çok şey öğrenmelisin.
I want to learn French.
- Fransızca öğrenmek istiyorum.
It's hard to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
I'd like to find out where our meeting will be.
- Toplantımızın nerede olacağını öğrenmek istiyorum.
I still have to find out about Tom.
- Hâlâ Tom hakkında öğrenmek zorundayım.
I've heard French is a difficult language to learn.
- Fransızcanın öğrenmek için zor bir dil olduğunu duydum.
Everyone in the class has to learn the poem by heart.
- Sınıftaki herkes şiiri ezbere öğrenmek zorunda.
Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think.
- Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.
He went to Italy in order to study music.
- O, müzik öğrenmek için İtalya'ya gitti.
According to my experience, it takes one year to master French grammar.
- Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
- Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
If you want to learn a foreign language well, you should speak that language with native speakers as often as you can.
- Eğer yabancı bir dili iyi öğrenmek istiyorsanız, o dili bir yerli ile mümkün olduğunca sık konuşmalısınız.
I want to know who's staying with us.
- Bizimle kimin kaldığını öğrenmek istiyorum.
It is difficult to ascertain what really happened.
- Gerçekten ne olduğunu öğrenmek zordur.
It's difficult to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
It's hard to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
She is learning the piano.
- O, piyanoyu öğreniyor.
That didn't happen when I was learning Esperanto.
- O Esparanto öğrenirken olmadı.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
Soon learnt, soon forgotten.
- Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
I've learnt nothing from the teacher.
- Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.
Tom couldn't understand why she wanted to learn French.
- Tom onun niçin Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.
welche sprache lernst du ?.