The older Mary gets, the more unbearable she becomes.
- Mary ne kadar yaşlanırsa o kadar çekilmez olur.
Life without humor would be unbearable. This applies to love as well.
- Mizah olmadan hayat çekilmez olurdu. Bu sevgi için de geçerlidir.
Your behavior is intolerable.
- Senin davranışın çekilmez.
The bureaucracy was intolerable. I'm glad I left.
- Bürokrasi çekilmezdi. Terk ettiğime memnun oldum.
Someone stole my wallet. I no longer have a cheque book or a credit card.
- Birisi benim cüzdanımı çaldı. Artık bir çek defterim ya da bir kredi kartım yok.
She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
The two children pulled at the rope until it broke.
- İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
He pulled his son by the ear.
- O, oğlunun kulağını çekti.
My jeans have shrunk.
- Kot pantolonum çekti.
Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.
- Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.
Black Americans continued to suffer from racism.
- Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.
He used to suffer from severe nasal congestion.
- O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
She drew her gun and said:
- Silahını çekti ve dedi :
Madonna's concert drew a large audience.
- Madonna'nın konseri büyük bir dinleyici çekti.
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
I find her appearance attractive.
- Onun görünümünü çekici bulurum.
Stop yanking my hair, it hurts!
- Saçımı çekmeyi durdur, acıyor!
Tom yanked Mary's ponytail.
- Tom Mary'nin at kuyruğu saçını çekti.
In that language, adjectives and nouns are inflected for gender.
- O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.
Prague is the capital of the Czech Republic.
- Çek cumhuriyetinin başkenti Prag'dır.
The professor teaches Czech.
- Öğretmen, Çekçe öğretiyor.
The bank will cash your fifty dollar check.
- Banka 50 dolarlık çekini nakite çevirecek.
I'd like to pay by check.
- Çek ile ödeme yapmak istiyorum.
The music lured everyone.
- Müzik herkesin ilgisini çekti.
Tom lured us into a trap.
- Tom bizi bir tuzağa çekti.