Tom carried the boxes upstairs.
- Tom kutuları yukarıya taşıdı.
I went back upstairs.
- Yukarıya geri döndüm.
Tom heard Mary go upstairs.
- Tom Mary'nin yukarıya çıktığını duydu.
Go upstairs and bring down my trunk.
- Yukarı çık ve bavulumu getir.
She is certainly above forty.
- O kesinlikle kırkın yukarısındadır.
The clouds above moved fast.
- Yukarıdaki bulutlar hızlı ilerledi.
As we go up higher, the air becomes thinner.
- Biz yukarıya giderken hava incelir.
As we go up higher, the air becomes cooler.
- Biz yukarı çıkarken hava soğur.