The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
The elderly man takes strong drugs for his heart.
- Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
Layla and Sami aged up and wrinkled up.
- Leyla ve Sami yaşlı ve kırışmıştılar.
Layla and Sami have both aged up.
- Leyla ve Sami'nin ikisi de yaşlıdırlar.
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
The old man lives by himself.
- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
She married a rich old man.
- O, zengin yaşlı bir adamla evlendi.
The old man lives alone.
- Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
I watched the old woman cross the street.
- Karşıya geçen yaşlı bayanı izledim.
They say that I'm an old woman.
- Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
You must be polite to your elders.
- Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
- Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
Tickets are $5 for adults, and $2 for senior citizens and children.
- Biletler yetişkinler için 5 dolar ve yaşlılarla çocuklar için 2 dolardır.
You must respect senior citizens.
- Yaşlı vatandaşlara saygı göstermelisin.
You must respect senior citizens.
- Yaşlı vatandaşlara saygı göstermelisin.
American senior citizens are comparatively well-off.
- Amerikalı yaşlı vatandaşların nispeten hali vakti yerinde.