Please tell me where you will live.
- Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
Mike has a friend who lives in Chicago.
- Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.
No living thing could live without air.
- Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.
Mike has a friend who lives in Chicago.
- Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.
My parents and little brother, who lived in the suburbs of Tokyo, died in the big earthquake.
- Tokyo banliyölerinde yaşayan ebeveynlerim ve küçük erkek kardeşim büyük bir depremde öldüler.
He despised those who lived on welfare.
- Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.
She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
I love living with you.
- Sizinle yaşamayı seviyorum.
The number of the living was smaller than that of the dead.
- Yaşayanların sayısı ölülerinkinden daha azdı.
No living thing could live without air.
- Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.
Tímea is a Hungarian living in Poland.
- Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.
Tom has many friends living in Boston.
- Tom'un Boston'da yaşayan bir sürü arkadaşları var.
Long live the brotherhood of all peoples.
- Yaşasın tüm halkların kardeşliği.
Long live the Tatoeba Project!
- Çok yaşa Tatoeba Projesi!
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
Do you know where Miss Hudson lives?
- Bayan Hudson'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?
Did you know that some foxes lived on this mountain?
- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
Animals inhabit the forest.
- Hayvanlar ormanda yaşar.
In this country, most of the inhabitants are Sunni Muslims.
- Bu ülkede yaşayanların çoğu Sünni Müslümandır.
The German newspaper Die Welt has called Canada's Prime Minister, Justin Trudeau, the sexiest politician alive.
- Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu yaşayan en seksi politikacı olarak nitelendirdi.
Elephants are the largest land animals alive today.
- Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.