Önümüzdeki Pazar seni görmeye geleceğim.
 - I will come to see you next Sunday.
Önümüzdeki hafta beni görmeye gelmeyecek misin?
 - Won't you come and see me next week?
İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.
 - Jobs are hard to come by with so many people out of work.
Bu günlerde iş edinmek zor.
 - Jobs are hard to come by these days.
Bir içki için girmek ister miydiniz?
 - Would you like to come in for a drink?
İçeri girmek istemez misiniz?
 - Don't you want to come inside?
O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.
 - Even if he doesn't come, we'll have to begin.
İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
 - Come on in. We're just about to get started.
Tom bugün bizimle olmak için Boston'dan bütün yolu katetti.
 - Tom has come all the way from Boston to be with us today.
Tom'la birlikte olmak için geri geldin, değil mi?
 - You've come back to be with Tom, haven't you?
Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
 - You may go out only if you come back soon.
Geri dönmek zorunda kalacağız.
 - We'll have to come back.
Hadi, arkadaşlar, bu artık komik değil.
 - Come on, guys. This is not funny anymore.
Hadi, Tom. Ona bir şey söyle.
 - Come on, Tom. Say something to her.
She’ll be coming ’round the mountain when she comes.