to inhabit; to occupy; to populate

listen to the pronunciation of to inhabit; to occupy; to populate
İngilizce - Türkçe

to inhabit; to occupy; to populate teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

people
millet

Tokyo'da her çeşit millet yaşar. - All sorts of people live in Tokyo.

Almanlar tutumlu bir millettir. - Germans are a frugal people.

people
ulus

Amerikalılar demokratik bir ulustur. - The Americans are a democratic people.

Bu onların diğer uluslarla ortak neye sahip olduklarıdır. - This is what they have in common with other peoples.

people
insanlar

ÇHS'ye göre, 18 yaşından küçük tüm insanlar çocuk olarak kabul edilir. - According to the CRC, all people under 18 are considered to be children.

Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür. - Guns don't kill people. People kill people.

people
{i} 1. birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
people
{f} insan yerleştirmek
people
dünya

Dünyada birçok insan açtır. - Many people in the world are hungry.

Dünya aptal insanlarla dolu. - The world is full of dumb people.

people
beşer
people
kalabalık

Kalabalık bir insan grubu toplandı. - A large crowd of people gathered.

Caddede bir kalabalık var. - There is a crowd of people on the street.

people
el
people
insanoğlu
people
kişiler

Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar. - People with rheumatoid arthritis symptoms should be careful about what they eat.

Cömertlik bazı kişilerde doğuştandır. - Generosity is innate in some people.

people
ümmet
people
kimse

Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız. - We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.

Hiç kimse tam olarak kaç kişinin kendilerini hippi kabul ettiklerini bilmez. - No one knows exactly how many people considered themselves hippies.

people
kişi

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

people
kodak üyeleri
people
akrabalar
people
(fiil) insan yerleştirmek
people
birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
İngilizce - İngilizce
people

/ As thick and numberless / As the gay motes that people the Sun Beams, /.