Sanırım sen haklısın.
- I think you're right.
Her zaman haklı olduğun konusunda ısrar ediyorsun.
- You always insist that you are in the right.
Hediye çokça takdir edilir.
- The gift is greatly appreciated.
Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer.
- A bike path goes right past my house.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Savaştan beri Japonya bilim ve teknolojide geniş ölçüde gelişti.
- Since the war, Japan has advanced greatly in science and technology.
Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
- Cheer up! Everything will soon be all right.
Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
- As long as we love each other, we'll be all right.
Tamam, şimdi yetki bende.
- All right, I'm in charge now.
Haber onu çok rahatsız etti.
- The news disturbed her greatly.
Tom annesini çok özlüyor.
- Tom misses his mother greatly.
Tuz ilavesi lezzeti adamakıllı artırdı.
- The addition of salt greatly improved the flavor.
Pekâlâ. Diğer on beş Almanca cümleyi tercüme edip, ondan sonra ayrılacağım.
- All right. I'll translate another fifteen sentences in German, and then leave.
Bu pek doğru görünmüyor.
- That doesn't seem right.
Tom doğruca bana baktı.
- Tom looked right at me.
Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü.
- Tom walked right into Mary's trap.
Bu iki çizgi dik açılıdır.
- These two lines are at right angles.
Tom'un Mary'nin olduğu kadar çok burada olma hakkı var.
- Tom has as much right to be here as Mary does.
Tom, şimdi o sorunu çözemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
- Tom appears to be too tired to tackle that problem right now.
Sana sağa dönmeni emrediyorum
- I order you to turn right.
O, masayı sağa doğru kaydırdı.
- He moved the desk to the right.