O, İngiliz Kanalında yüzmüş tek Amerikalı.
- He is the only American to have swum the English Channel.
Florida'yı terkettiğimden beri okyanusta yüzmedim.
- I haven't swum in the ocean since I left Florida.
Bu nehir içinde yüzmek için tehlikelidir.
- That river is dangerous to swim in.
O, yüzmekten korkuyor.
- He is afraid of swimming.
Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkimdir.
- To swim in the ocean is my greatest pleasure.
Yüzme havuzlarında, su sürekli olarak filtrelerden pompalanır.
- In swimming pools, water is continuously pumped through a filter.
Tom ve Mary bankta oturdular, insanların yüzüşünü izlediler.
- Tom and Mary sat on the bench, watching people swim.
O, çocukların yüzüşünü izledi.
- He watched the boys swimming.
Ne zaman burada yüzebilirim?
- When can I swim here?
Nasıl yüzeceğimi bilmiyorum.
- I don't know how to swim.
Yüzerek geçmek imkânsız. Nehir çok geniş.
- It's impossible to cross the river by swimming. It's too wide!
Gölü yüzerek geçmek neredeyse beni bitirdi.
- Swimming across the lake almost finished me.
I'm going for a swim.
Sink or swim.