Hemen hemen tüm ofis çalışanlarının üçte biri gözlük takıyor.
- Almost one-third of all office workers wear spectacles.
Büyükanne gözlüklerini kaldırdı.
- Grandmother lifted her spectacles.
Bu unutmayacağın bir manzara.
- It's a spectacle you won't forget.
Büyükanne gözlüklerini kaldırdı.
- Grandmother lifted her spectacles.
Hemen hemen tüm ofis çalışanlarının üçte biri gözlük takıyor.
- Almost one-third of all office workers wear spectacles.
Gözlerimin önünde tuhaf bir gösteri oldu.
- A strange spectacle happened before my eyes.
Boğa güreşi çok ilginç bir gösteridir.
- Bull fighting is a very interesting spectacle.
Siyah gözlükler kör meslektaşımın gözlerini örter.
- Black eyeglasses cover the eyes of my blind colleague.
O okumak için gözlük takar.
- He wears eyeglasses to read.
A clamp-jawed man in his early thirties, a Program attorney named Sean, sat up front as well, next to a trim, bearded fellow of the same age — the good Dr. Henderson, complete with a yachtsman's physique and John Lennon spectacles.
Poverty a spectacle is, as thinketh me, Through which he may his very friends see.
She has always looked at life through rose-tinted glasses.