Anne pastayı üç parçaya böldü.
 - Mother divided the cake into three parts.
Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
 - Music is an important part of my life.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
 - This theory consists of three parts.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
 - They debated other parts of the proposal.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
 - Both parties opposed war.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
 - The police regarded him as a party to the crime.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
 - I partly agree with you.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
 - This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Yarın partiye gelecekmisin?
 - Will you come to the party tomorrow?
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
 - After the birth of your child, you should make your work part-time.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
 - I try to do my part to help the community.
Tom zaten görevini yaptı.
 - Tom has already done his part.
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
 - Who was at the party beside Jack and Mary?
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
 - What is the hard part of learning Japanese?
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
 - I will love you for better for worse till death us do part.
Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
 - These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
O, evinden ayrılmak istemedi.
 - He didn't want to part with his house.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
 - No one was in a hurry to leave the party.