Tom was a little early.
- Tom azıcık erken geldi.
Don't be afraid to break the rules a little.
- Kuralları azıcık ihlal etmekten korkma.
He gave the boy what little money he had.
- Sahip olduğu azıcık parayı çocuğa verdi.
She lost what little money she had.
- Sahip olduğu azıcık parasını kaybetti.
That doesn't scare me one bit.
- O beni azıcık korkutmuyor.
I'm not surprised one bit.
- Ben azıcık şaşırmadım.