azıcık

listen to the pronunciation of azıcık
التركية - الإنجليزية
a little bit
a little

Take a little nap on the sofa. - Kanepede azıcık kestir.

Tom was a little early. - Tom azıcık erken geldi.

slight
sprinkle of
only just
little

Take a little nap on the couch. - Kanepede azıcık kestir.

He gave the boy what little money he had. - Sahip olduğu azıcık parayı çocuğa verdi.

slim
dollop
lick; thimbleful
few
very small (amount)
spot of
sprinkling of
very small, very little, a modicum of
just a little bit
small amount
bare
slightly
bit

I don't like it one bit. - Bunu azıcık sevmiyorum.

I'm not surprised one bit. - Ben azıcık şaşırmadım.

smidgen
just a moment
(Gıda) very little
very small
for a little
faintly
niggardly
fractionally
the ghost of a
any
minikin
inappreciable
thimbleful
escarp
{s} fractional
{i} lick
azıcık alkollü olmak
have one over the eight
azıcık aşım, kaygısız/ağrısız/ kavgasız başım
(Atasözü) 1. It is good to live simply. 2. It is restful not to have too many people in the house
azıcık kala
short of
azıcık miktar
spot
azıcık miktar
sprinkle
azıcık miktar
sprinkling
azıcık miktar
denier
azıcık miktar
soupcon
azıcık para
hay
azıcık şey
dosage
azıcık şey
farthing
التركية - التركية
Kısa bir süre, az miktarda: "Azıcık rahatsız olacaksın ama o kadar olur artık."- T. Dursun K
Çok az, biraz
Çok az, biraz: "Kahve caddeye oranla azıcık geride, bir bahçe içinde."- S. Birsel
Kısa bir süre, az miktarda
azıcık
المفضلات