Yemek henüz hazır değil.
 - The food's not ready yet.
Ben her zaman sana yardım etmeye hazırım.
 - I am always ready to help you.
Hazırlıklı bir konuşma yaptım.
 - I had a speech ready.
Ne gelirse gelsin hazırlıklı olmalıyız.
 - We ought to be ready for whatever comes.
Bu köprünün kullanıma hazır hale gelmesi yıllar sürebilir.
 - It could take years before this bridge is ready to use.
En kötüsü için hazır olmalısınız.
 - You should be ready for the worst.
Bugün erkenden hazır olmak için dün eşyalarını topladı.
 - She packed yesterday, so as to be ready early today.
Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
 - I'm all packed and ready to go.
Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?
 - Please be ready in about half an hour, okay?
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
 - Hurry up! You should be ready by now.
Sorgulama sırasında, Fadıl herhangi bir soruyu cevaplamaya hazır ve istekli görünüyordu.
 - During the interrogation, Fadil appeared to be ready and willing to answer any question.
Hazır ve istekliyim, Tom.
 - I'm ready and willing, Tom.
The seed is ready to sprout.