O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
- She got married without her parents knowing it.
O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
- She wrote to her parents at least once a week.
Onlar her zaman ebeveynlerine itaat etmiyorlar.
- They don't always obey their parents.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Tom hastalıklı bir çocuktu ve ana babası tarafından şımartılmıştı.
- Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents.
Onlar her zaman ebeveynlerine itaat etmiyorlar.
- They don't always obey their parents.
Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
- His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
Onlar her zaman ebeveynlerine itaat etmiyorlar.
- They don't always obey their parents.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Aymara kültüründe birinin ebeveynlerine saygı göstermek esastır.
- In the Aymara culture, respecting one's parents is fundamental.
Tom veli görüşmesine gitti.
- Tom went to the parent-teacher meeting.
Komite öğretmenlerden ve velilerden oluşur.
- The committee is composed of teachers and parents.
Ailen anlarsa başın belaya girer.
- You'll get into trouble if your parents find out.
Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.
- All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Tom hastalıklı bir çocuktu ve ana babası tarafından şımartılmıştı.
- Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents.
Fazladan bir parantez eklediniz.
- You added an extra parenthesis.
Bu ifadenin etrafına parantezler koymalısın.
- You should put parentheses around this phrase.
Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı.
- Layla was socially isolated by her parents, especially her mother.
O, Amerikan soyundandır.
- She is of American parentage.
Bu grupta anne babam ve akrabalarım var.
- In this group, there are my parents and my relatives.
Ana babasından miras kalan bir apartmana henüz taşındı.
- He just moved into an apartment he inherited from his parents.
Tom ve Mary ana-babası bir intihar bombacısı tarafından öldürülmüş iki çocuğu evlat edindiler.
- Tom and Mary adopted two children whose parents had been killed by a suicide bomber.
Eminim ebeveynin seninle çok gurur duyuyordur.
- I'm sure that your parents are very proud of you.
Hala ebeveyninle mi yaşıyorsun?
- Are you still living with your parents?
... the ' the benefit of having two parents in the home, and that's not always possible. ...
... how are you doing?" She's, like, "I'm doing good." And then her parents update you. ...