olayı

listen to the pronunciation of olayı
Türkçe - İngilizce

olayı teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

olay
event

The event is still fresh in our memory. - Olay anımızda hâlâ tazedir.

You don't have to be very old to remember that event. - O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.

olay
incident

The incident took place at midnight. - Olay gece yarısı gerçekleşti.

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

olayı çözmek
solve the case
olay
case

He had nothing to do with the case. - Onun olayla bir ilgisi yoktu.

We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect. - Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.

olay
(Nükleer Bilimler) phenomena

Tom believes in paranormal phenomena. - Tom normal ötesi olaylara inanıyor.

Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena. - Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.

olay
{i} episode

It was an embarrassing episode. - Utanç verici bir olaydı.

olay
circumstance

Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place. - Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.

olay
fact

Wait until all the facts in the case are known. - Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.

That is an actual fact. - Bu gerçek bir olaydır.

olay
happening

This is an actual happening. - Bu gerçek bir olaydır.

You don't need to worry about that happening. - O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.

olay
experience

This experience has changed me. - Bu olay beni değiştirdi.

This is Mary's first experience of a death in the family. - Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.

olay
chose
olay
event, occurrence
olay
apparition
Hall olayı
Hall effect
bir olayı çözmek
(Argo) dope
compton olayı
(Fizik) compton effect
deri olayı
skin effect
olay
thing

Try to see things as they really are. - Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.

We see things differently, according to whether we are rich or poor. - Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.

olay
occurring
olay
accident

What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene. - Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.

The police took some pictures of the scene of the accident. - Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.

olay
bang
risk olayı
(Sigorta) risk event
olay
business
olay
occasion

What's the big occasion today? - Bugünkü büyük olay nedir?

olay
occurrence

That is the common occurrence in Japan. - O, Japonya'da yaygın olaydır.

That occurrence is inevitable. - O olay kaçınılmazdır.

olay
phenomenon

This phenomenon is being understood slowly. - Bu olay yavaş yavaş anlaşılıyor.

In Sweden it is more common for a child to have three first names than one, but here, at home, this is a more unusual phenomenon. - İsveç'te bir yerine üç isme sahip olmak bir çocuk için daha yaygındır, fakat burada, evde, daha sıra dışı bir doğal olaydır.

olay
news event
olay
episodes
olay
the event
bayrak olayı
(Bilgisayar,Teknik) flag event
bir olayı tahkik etmek
(Hukuk) to investigate a case
büyük spor olayı
carnival
gasp olayı
mugging
gasp olayı bildirmek istiyorum
I want to report a mugging
hasar olayı
(Sigorta) loss event
hizmet olayı
(Bilgisayar) service event
ihlal olayı
(Hukuk) case of infringement
kaza olayı
(Askeri) accident incident
koroner çalma olayı
(Tıp) coronary steal phenomenon
kılcallık olayı
capillary action
merdiven olayı
(Tıp) ladder phenomenon
monroe olayı
(Kimya) munroe's effect
olay
unusual event, incident
olay
instance
olay
event, incident, case, fact, happening, occurrence; phenomenon
olay
scene

A crowd gathered at the scene. - Bir kalabalık olay yerinde toplandı.

What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene. - Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.

olay
affair

They are going to investigate the affair. - Onlar olayı araştıracak.

It was a terrible affair. - O, korkunç bir olaydı.

olay
contingent
osmoz olayı
osmotic phenomenon
sistem olayı
(Bilgisayar) system event
tünel olayı
tunnel effect
şiddet olayı
act of terrorism
İngilizce - İngilizce

olayı teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

olay
Palm leaves, prepared for being written upon with a style pointed with steel
Türkçe - Türkçe

olayı teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

hava olayı
Atmosferde meydana gelen yağış, nem, rüzgar gibi meteoroloji ile ilgili olay
Olay
fenomen
devinme olayı
Yer'in dönme ekseninin tutulum düzleminin normali çevresinde bir koni çizecek biçimde çok yavaş olarak dönmesi
olay
Önemli tarihî olgu
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vak'a
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka: "O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla."- N. Cumalı. Önemli tarihsel olgu
olay
(Osmanlı Dönemi) hâdise
şiddet olayı
Çevreyi sindirmek için yaratılan olay veya girişilen hareket
İngilizce - Türkçe

olayı teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

hava olayı
Atmosfer içinde meydana gelen ısınma, soğuma, rüzgar ve yağış gibi olay