nicely.

listen to the pronunciation of nicely.
İngilizce - Türkçe

nicely. teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

nice
{s} hassas
nicely
güzel

Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı. - Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.

Ateş artık güzelce yanıyor. - The fire's blazing nicely now.

nicely
hoş
nice
kıyak
nicely
iyi

Tom Mary'ye çok iyi davranmadı - Tom didn't treat Mary very nicely.

Tom Mary'ye çok iyi davranmaz. - Tom doesn't treat Mary very nicely.

nice
güzel

Ne güzel bir sürpriz! - What a nice surprise!

Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı? - The style is nice, but do you have it in a different color?

nice
duyarlı
nice
kötü

Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır. - One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.

O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz. - He is very nice. He never speaks ill of others.

nice
tatlı

Leyla çok hoş tatlı bir kadındı. - Layla was a very nice sweet woman.

O, tatlı genç bir adam oldu. - He became a nice young man.

nice
yakşı
nice
kibar

O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz. - He is very nice. He never speaks ill of others.

Japonca öğretmenimiz bize karşı çok kibar. - Our Japanese teacher is very nice to us.

nice
iyi

O gerçekten iyi bir kız. - She's a really nice girl.

Havanın o kadar iyi olması tesadüftür. - It is lucky that the weather should be so nice.

nice
yanlış
nice
nazik

O aslında nazik bir insandır. - He is basically a nice man.

Bana böylesine güzel bir hediye gönderdiğiniz için çok naziksiniz. - It is very kind of you to send me such a nice present.

nicely
hoş bir biçimde
nicely
güzel bir şekilde

O çok güzel bir şekilde sorulan bir soru değil. - That's not a very nicely asked question.

Leyla güzel bir şekilde giyindi. - Layla dressed nicely.

nicely
iyi bir biçimde
nice
{s} hoş

Bir kırmızı araba ve bir beyaz olanı gördüm.Kırmızı olan beyaz olandan daha hoş görünüyordu. - I saw a red car and a white one. The red one was nicer looking than the white one.

Tom'un yaptığı ev gerçekten hoş. - The house that Tom built is really nice.

in a proper manner
Uygun bir şekilde, hoş bir şekilde, kibarca
nice
cazip
nice
iyice yanmış
nice
nicenessincelik
nice
{s} latif, tatlı
nice
{s} dakik
nice
latifçe
nice
dakik olma
nicely
güzelce

Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı. - Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.

Her şey güzelce istenen sonucu verdi. - Everything worked out nicely.

nicely
hoş bir şekilde
nicely
incelikle/güzel
nicely
çok iyi

Tom Mary'ye çok iyi davranmaz. - Tom doesn't treat Mary very nicely.

Tom Mary'ye çok iyi davranmadı - Tom didn't treat Mary very nicely.

nicely
hoşça
nicely
kibarca

Lütfen şimdi bana kibarca davran. - Please treat me nicely now.

İngilizce - İngilizce
nice

He dresses real nice.

Fastidiously; carefully

He lookt askew with his mistrustfull eyes, / And nicely trode, as thornes lay in his way, / Or that the flore to shrinke he did auyse .

Pleasantly; satisfactorily
{a} accurately, minutely, delicately
in a proper manner
If someone or something is doing nicely, they are being successful. another hotel owner who is doing very nicely
in a nice way; "a nicely painted house"
In a nice manner
If you say that something will do nicely, you mean that it is good enough for the situation. A shirt and jersey and an ordinary pair of trousers will do nicely, thank you
in a nice way; "a nicely painted house
If something is happening or working nicely, it is happening or working in a satisfactory way or in the way that you want it to. She has a bit of private money, so they manage quite nicely The crowds had been soaked and were now nicely drying out. see also nice
pleasantly; well; softly, gently; kindly; skillfully; in a fastidious manner (older usage)
nicely.