Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
- Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Could you please speak a little bit more slowly?
Biraz daha biber ekle.
- Add a little more pepper.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
Onların başka şarapları yok.
- They have no more wine.
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Good health is more valuable than anything else.
Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
- I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
Tüm istediğim biraz daha dikkatti.
- All I wanted was a little more attention.
Yarasa, bir kuş olmaktan ziyâde, bir sıçandır.
- A bat is no more a bird than a rat is.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
300,000'den daha fazla kişi Kanada Günü törenine katılmak için yağmur ve soğuğa göğüs gerdiler.
- More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.
Sarışınlar diğer saç rengine sahip kadınlardan % 7 daha fazla kazanırlar.
- Blondes earn 7% more than women with any other hair color.
Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
- The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.
- Tom certainly helped make our party more fun.
Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
- The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
Büyükannem bir motosiklet sürebilir, ve dahası bir bisikleti de.
- My grandmother can ride a motorcycle, and what's more, a bicycle.
Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.
- My grandmother gave me more than I wanted.
Volvo yeni bir projeye başlıyor. Devamını oku.
- Volvo is starting a new project Read more.
Japon ekonomisi yıllık en fazla % 5'ten daha fazla büyümeye devam etti.
- The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Doğal gıdalardan çok işlenmiş gıdalar yiyoruz.
- We eat more processed food than natural food.
İnsan oğlu hayvanlardan çok daha fazla şey başardı.
- Human beings have achieved a lot more than animals.
Tom'un söyleyecek daha fazla şeyi yoktu.
- Tom had nothing more to say.
Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more I can tell you.
Daha fazla bir şey var mı?
- Is there something more?
Bunu az çok anlıyorum.
- I understand it more or less.
Tom operasyondan sonra az çok normal bir hayat yaşayabildi.
- Tom was able to live a more or less normal life after the operation.
There's more caffeine in my coffee than in the coffee you get in most places.
There are more ways to do this than I can count.
When it comes to parties, the more, the merrier.
... We prefer a more open environment. ...
... in the whole that basin terms this is far more significant than ...