meşgulken

listen to the pronunciation of meşgulken
Türkçe - İngilizce
while busy
meşgul
engaged

We are engaged in a difficult task. - Zor bir görevle meşgulüz.

He is engaged in medical research. - Tıbbi araştırmayla meşgul.

meşgul
{s} occupied

The rooms are all occupied. - Odaların hepsi meşguldü.

The villagers are occupied mainly with fishing. - Köylüler özellikle balıkçılık ile meşguldürler.

meşgul
{s} busy

She is as busy as a bee. - O bir arı kadar meşguldür.

She has been busy since last week. - O, geçen haftadan beri meşgul.

meşgul
busy, engaged (telephone line); (place) which is occupied or in use
meşgul
concerned
meşgul
intent

He was so intent on money-making that he had no time to think of anything else. - Para kazanmayla o kadar meşguldü ki başka bir şey düşünecek vakti yoktu

meşgul
busier

He's busier than Taro. - O Taro'dan daha meşguldür.

Tom isn't any busier than anybody else. - Tom başka birinden daha meşgul değildir.

meşgul
pushed
meşgul
full

Her hands are full taking care of the baby. - Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.

meşgul
busy (with); preoccupied (with); concerned (with)
meşgul
busy, engaged
meşgul
engrossed
meşgul
up and doing
meşgul
attend

I have other matters to attend to. - Meşgul olacak başka meselelerim var.

I'm so busy I can't attend the party. - O kadar meşgulüm ki partiye katılamam.

meşgul
conference
Türkçe - Türkçe

meşgulken teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) Doldurulmuş, tutulmuş, işgal olunmu
MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) Dalgın
MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) (Şugl. den) Bir işle uğraşan
meşgul
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan: "Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü."- S. F. Abasıyanık. Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
meşgul
Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
meşgul
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan