leken

listen to the pronunciation of leken
Türkçe - İngilizce
snowshoe
leke
{i} blemish

Her skin was white as milk and she had not a single blemish anywhere. - Onun teni süt gibi beyazdı ve hiçbir yerinde tek bir lekesi yoktu.

Salmonella outbreaks blemished spinach importers' reputation for running clean factories. - Salmonella salgınları ıspanak ithalatçılarının temiz fabrika çalıştırma itibarını lekeledi.

leke
taint
leke
stain

My hands are stained with paint. - Ellerim boya ile lekelendi.

The coffee stain was difficult to remove. - Kahve lekesini çıkarmak zordu.

leke
spot

I have spots in my skin by stress. - Stres nedeniyle cildimde lekelerim var.

The incident left a spot on his reputation. - Kaza onun şöhretinde bir leke bıraktı.

leke
blur
leke
{i} stigma
leke
{i} daub
leke
dirt
leke
(Otomotiv) spatter

Dan found blood spatter on the wall. - Dan duvarda kan lekesi buldu.

There were blood spatters on the wall. - Duvarda kan lekeleri vardı.

leke
mole
leke
speckle
leke
(Havacılık) spool
leke
discolour
leke
mark
leke
discredit
leke
mackle
leke
smirch
leke
soil
leke
shame
leke
reproach
leke
dishonour
leke
blot

There were ink blots on the paper. - Kağıtta mürekkep lekeleri vardı.

I got an ink blot on this form. - Bu formda bir mürekkep lekesi yaptım.

leke
macle
leke
splodge
leke
{i} smudge
leke
splash
leke
{i} cloud
leke
to stain
leke
blemish, spot, fleck; birthmark
leke
fleck
leke
smear

Why do you like smearing China so much? - Neden Çin'i bu kadar lekelemekten hoşlanıyorsun?

leke
tarnish
leke
blotch
leke
maculation
leke
stain, spot, blot
leke
discolouration [Brit.]
leke
blob
leke
stain or blot (on one's character or reputation)
leke
attaint
leke
discoloration
leke
macula
leke
splotch
leke
stain, spot, speckle, mark, smear, blot; smear, blot, blemish, dishonour
leke
mottle
leke
slur
leke
macule
leke
suhly
leke
{i} discolouration
leke
flick
leke
vice
leke
asperse
leke
naevus
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) (C.: Elkân) Leğen
Kar ayakkabısı
Tokaçlı kar ayakkabısı
Kara batmamak için ayağa giyilen geniş ayakkabı
LEKE
(Osmanlı Dönemi) Kusur
LEKE
(Osmanlı Dönemi) t. Benek. Kir izi
Leke
karaltı
Leke
(Osmanlı Dönemi) LATHA
leke
Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe
leke
Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe: "Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu."- H. E. Adıvar
leke
Kirliliği gösteren iz
leke
Kirliliği gösteren iz: "Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi."- A. Ş. Hisar
leke
Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan renk farklılığı
leke
Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan renk farklılığı: "Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı."- Ö. Seyfettin
leke
Güneş, ay veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm
leke
Parlak bir yüzeyde görülen karanlık bölüm (Güneş, Ay, gezegen için)
leke
Vücudun herhangi bir yerinde oluşan renk değişmesi
leken