- kuru kuru teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- dryly 
-  {a} coldly, severely, barrenly, slily
- In a dry manner} 
- In a dry manner; not succulently; without interest; without sympathy; coldly 
- in a dry laconic manner; "I know that," he said dryly 
- in a dry manner, without moisture; unemotionally, coldly; sarcastically; in an uninteresting manner 
- if you say something dryly, you say something that is amusing but you appear to be completely serious 
- kuru
- dry These clothes are finally dry. -Bu giysiler nihayet kuru. 
 Tom used old towels to dry the dog. -Tom köpeği kurulamak için eski havlu kullandı. 
 
- kuru kuru öksürmek
- hack 
- kuru kuruya
- uselessly, in vain 
- kuru üzüm
- raisin Do you want some raisins? -Biraz kuru üzüm ister misin? 
 Do you want some raisins in your oatmeal? -Yulaf ezmende biraz kuru üzüm ister misin? 
 
- kuru
- dry; dried; arid; (bitki) dead, withered; skinny, thin; bare, unfurnished; empty, vain 
- kuru ot
- fodder 
- daha kuru
- dryer 
- denge kuru
-  (Ticaret) equilibrium exchange rate
- esnek döviz kuru
-  (Ticaret) flexible exchange rate
- etli kuru fasulye
-  (Gıda) white bean stew with meat
- kuru
- juiceless 
- kuru
-  (Havacılık) dry motor
- kuru
- dead A dead leaf fell to the ground. -Kuru bir yaprak yere düştü. 
 The boy tried to saw off the dead branch. -Genç, kuru dalı kesmeye çalıştı. 
 
- kuru
- naked 
- kuru
-  (Bilgisayar) organi We must beef up our organization. -Kuruluşumuzu güçlendirmeliyiz. 
 Tom was named the head of the organization after the director retired. -Müdür emekli olduktan sonra Tom kuruluşun başına tayin edildi. 
 
- kuru
- thin The weather's so good I think I'll hang the laundry out to dry. -Hava çok iyi, kuruması için çamaşırlarımı dışarıya asmayı düşünüyorum. 
 That shirt used to look really nice on you, but I think it shrank in the dryer. -Eskiden bu gömlek sana çok yakışırdı ama sanırım kurutma makinesinde çekmiş. 
 
- kuru
- unfurnished 
- kuru
-  (Tıp) kuru
- kuru
- skinny 
- kuru
- cold start 
- kuru
- dusty 
- kuru
- dryer Did you bring a hair dryer? -Bir saç kurutma makinesi getirdin mi? 
 I put my clothes in the dryer. -Elbiselerimi kurutma makinesine koydum. 
 
- kuru
- withered Because of the drought, the grass has withered. -Kuraklık nedeniyle çimler kurudu. 
 
- kuru
- scraggy 
- kuru (iklim)
- arid 
- kuru cilt
- dry skin 
- kuru dere
- wadi 
- kuru duman
-  (Meteoroloji) haze
- kuru duvar
-  (İnşaat) dry-wall
- kuru ekmek
- dry bread 
- kuru incir
-  (Gıda) dry figs
- kuru kar
-  (Havacılık) dry snow
- kuru kütle
-  (Çevre) dry mass
- kuru pil
- dry-charged battery 
- kuru soğan
-  (Gıda) onion
- kuru soğuk
- black frost 
- kuru taç
-  (Denizbilim) desicator
- kuru temizleme yapmak
-  (Tekstil) dry-clean
- kuru yemiş
- dried fruits 
- kuru yemiş
- nut 
- kuru yük
-  (Askeri) bulk
- kuru ölçü
- dry measure 
- kuru üzüm
-  (Gıda) currants
- kuru üzüm
- dried grape Raisins are dried grapes. -Kuru üzüm kurutulmuş üzümdür. 
 
- kuru üzüm
-  (Gıda) sultanas
- kuru üzüm
- dried vine fruit 
- kuru ısı
- dry heat 
- nominal döviz kuru
-  (Ticaret) nominal exchange rates
- reel döviz kuru
-  (Ticaret) real exchange rates
- tatlı kuru pasta
- cookie 
- kuru yemiş
- snacks 
- kuru meyve bot
- nut 
- döviz kuru farkı
-  (Para) difference in exchange ratesexchange rate difference
- döviz kuru oranı
-  (Ticaret) exchange rate
- kuru ağaç
- dry tree 
- kuru erik
- prunes Which do you prefer, raisins, prunes or dates? -Hangisini tercih edersin, kuru üzüm, kuru erik veya hurma mı? 
 
- kuru fasulye
- haricot bean 
- kuru kopya
- xerox 
- kuru maya
- dry yeast karışıma kuru maya eklemeyi unutma. 
 
- kuru sebze
- dried vegetables 
- kuru tarım
- dry farming 
- kuru termometre sıcaklığı
- dry bulb temperature 
- kuru yaprak
- dry leaves 
- kuru yük
- wey 
- kuru çay
- dry tea 
- ayakları kuru olarak
- dry shod 
- biraz kuru
- semiarid 
- bunları kuru temizlemeye vermem gerekiyor
- I need this to be dry cleaned 
- daha kuru
- drier Hot, dry areas will become hotter and drier. -Sıcak, kuru alanlar daha sıcak ve daha kuru olacak. 
 
- dalgalı döviz kuru
-  (Hukuk) floating exchange rate
- dollar için döviz kuru ne
- What is the exchange rate for dollars 
- döviz kuru
- exchange rate What's today's exchange rate? -Bugünkü döviz kuru nedir? 
 I'd like to know the exact exchange rate for yen. -Yen için tam döviz kurunu bilmek istiyorum. 
 
- döviz kuru
- exchange rate, rate of exchange 
- efektif döviz kuru
-  (Ticaret) effective exchange rate
- efektif döviz kuru
-  (Ticaret) effective rate of exchange
- efektif döviz kuru oranı
-  (Hukuk) effective exchange rate index
- en kuru
- driest This has been the driest six months in thirty years. -Bu, otuz yıl içinde en kuru altı ay oldu. 
 
- en yakın kuru temizleme nerede
- Where is the nearest dry cleaner's 
- euro kuru
-  (Ticaret) exchange rate of euro
- gelecekteki döviz kuru
-  (Ticaret) future exchange rate
- ileriki döviz kuru
-  (Ticaret) future exchange rate
- ince dilinmiş kuru sığır eti
- chipped beef 
- ispanya kuru siroko rüzgarı
-  (Meteoroloji) leveche
- kambiyo kuru
- foreign exchange rate 
- kambiyo kuru
- exchange rate, rate of exchange 
- kara kuru
- swarthy and skinny 
- kara kuru
- dark and weak 
- kaygan döviz kuru
-  (Ticaret) crawling peg exchange rate
- kemik kadar kuru
-  (Konuşma Dili) bone-dry
- kemik kadar kuru
-  (Konuşma Dili) bone dry
- kuru
- bare, unadorned, unfurnished 
- kuru
- drying Tom's shirt is drying. -Tom'un gömleği kuruyor. 
 Why are you drying your hair? -Niçin saçını kurutuyorsun? 
 
- kuru
- emaciated, thin 
- kuru
- dry, unfeeling, curt (utterance) 
- kuru
- dry; dried 
- kuru
- slang hashish, hash 
- kuru
- dead (plant) 
- kuru
- arid It's the most arid landscape I've ever seen. -Bu şimdiye kadar gördüğüm en kuru peyzaj. 
 
- kuru
- dried The pond dried up last summer. -Gölet geçen yaz kurudu. 
 Tom dried his face with a towel. -Tom havluyla yüzünü kuruladı. 
 
- kuru
- scarious 
- kuru
- sapless 
- kuru
- empty, hollow, vain, meaningless 
- kuru akü
- dry accumulator 
- kuru apreleme
- dry finishing 
- kuru arazi
- terra firma 
- kuru ağırlık
- dry weight 
- kuru basınçölçer
- aneroid barometer 
- kuru batarya
- dry battery 
- kuru baz
-  (Ticaret) dry based
- kuru başına
- all alone 
- kuru başına kalmak
- to be left without friends or relatives, be all on one's own 
- kuru beton
- earth-moist concrete 
- kuru beton
-  (İnşaat) dry concrete
- kuru buhar
- dry steam 
- kuru buhar
- dry vapour 
- kuru buz
- dry ice Tom put a piece of dry ice into a cup of water. -Tom bir bardak suya bir parça kuru buz koydu. 
 
- kuru buz
- carbon dioxide snow 
- kuru bölme
- dry partition 
- kuru dallar
- dead wood 
- kuru damıtma
- dry distillation 
- kuru debriyaj
- dry clutch 
- kuru disk
- dry plate 
- kuru doku
-  (Tıp) dry tissue
- kuru doğrultmaç
- dry rectifier 
- kuru dren
-  (Tarım,Teknik) blind drain
- kuru duvar
- dry wall 
- kuru döküm kumu
- dry sand 
- kuru dönüş
- dry return 
- kuru ek
-  (Elektrik, Elektronik,Teknik) dry joint
- kuru ekmek
- crust 
- kuru ekmek
- dry bread, bread eaten with nothing else 
- kuru eleme
- dry screening 
- kuru erik
-  (Gıda) dry prune
- kuru erik
- French plums 
- kuru erik
- prunelle 
- kuru erik
- prune Which do you prefer, raisins, prunes or dates? -Hangisini tercih edersin, kuru üzüm, kuru erik veya hurma mı? 
 
- kuru fasulye
- 1. dried beans. 2. a dish made of stewed dried beans 
- kuru fasulye
-  (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: baklagiller,bakliye fasilesi) [syn.: kuru fasulye, lubya] haricot bean
- kuru filtre dry filter
- (for an air conditioner) 
- kuru galvanizleme
- dry galvanizing 
- kuru gaz
- dry gas 
- kuru gibi
- semidry 
- kuru gömlek
-  (Otomotiv) dry sleeve
- kuru gürültü
- a) much ado about nothing b) bluster, empty talk, nonsense 
- kuru gürültü
- 1. meaningless excitement, much ado about nothing. 2. bluster, empty talk 
- kuru gürültü
- much cry and little wool 
- kuru halde
- in dry state 
- kuru harç
-  (İnşaat) dry mortar
- kuru hat
-  (Meteoroloji) dry line
- kuru hava
- dry air 
- kuru havuz
- graving dock 
- kuru havuz
- naut . dry dock, floating dock, floating dry dock 
- kuru iftira
- sheer calumny 
- kuru incir
- dried fig I bought a huge bag of dried figs yesterday. -Dün büyük bir torba kuru incir satın aldım. 
 I can't stop eating dried figs. -Kuru incir yemeyi bırakamam. 
 
- kuru işlem
-  (Kimya) dry process
- kuru işleme
- dry process 
- kuru işletim
- dry run 
- kuru jel
-  (İnşaat) xerogel
- kuru kafa
- death's-head 
- kuru kafes
- mere skeleton, skin and bones 
- kuru kalabalık
- 1. crowd of idle onlookers. 2. useless and worn-out things, junk 
- kuru kalabalık
- useless crowd 
- kuru kalıplama
- dry-press 
- kuru karter
- dry sump 
- kuru kavrama
- dry clutch 
- kuru kavşak
- dry joint 
- kuru kaymak
- clotted cream, Devonshire cream 
- kuru koyak
-  (Jeoloji) dry valley
- kuru koşma
-  (Bilgisayar,Teknik) dry run
- kuru kum
-  (Askeri,İnşaat) dry sand
- kuru kuyu
-  (Çevre) drywell
- kuru kuyu
- dry well, cesspool, sink 
- kuru kuyu
- dry well 
- kuru köfte
- grilled meat patty 
- kuru küspe
- dried pulp 
- kuru kırma
- dry crushing 
- kuru laf
- empty promise(s) 
- kuru laf karın doyurmaz
- (Atasözü) Empty promises don't fill one's belly 
- kuru madde
- dry matter 
- kuru mahya
-  (İnşaat) dry ridge
- kuru meyve
- dried fruit 
- kuru moloz
- dry rubble 
- kuru olmak
- desiccate 
- kuru ortam
- dry environment 
- kuru ot
- 1. hay. 2. dried herb 
- kuru ot
- fodder, hay 
- kuru ot yığını
- rick 
- kuru ot yığını
- haystack 
- kuru ot yığını
- hayrick 
- kuru ot yığını
- pike 
- kuru otla örtmek
- mulch 
- kuru pancar
- dried sugar beet 
- kuru pasta
- biscuit 
- kuru pere
-  (İnşaat) dry riprap
- kuru pere
-  (İnşaat) dry stone pitching
- kuru pil
- dry cell 
- kuru poğaça
- a flaky, savory pastry 
- kuru pus
-  (Meteoroloji) dry haze
- kuru pus
- haze 
- kuru pusula
- dry compass 
- kuru ral
- dry rale 
- kuru redresör
- dry rectifier, metal rectifier 
- kuru sarma
-  (Havacılık) dry winding
- kuru ses
- dry voice 
- kuru silme
- dry grinding 
- kuru sis
-  (Meteoroloji) dry fog
- kuru soğuk
- dry cold, black frost 
- kuru soğuk
- dry cold 
- kuru sürtünme
- dry friction 
- kuru sıkı
- 1. blank (shot). 2. bluff, empty threat 
- kuru sıkı atmak
- to utter empty threats 
- kuru tahtada kalmak
- to be left without a stick of furniture in one's house 
- kuru tarım
-  (Tarım) dry land farming