korumak]

listen to the pronunciation of korumak]
Türkçe - Türkçe

korumak] teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

korumak
Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek
korumak
Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek
korumak
Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek
korumak
Karşılamak, denk gelmek
korumak
Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek: "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu."- R. Enis
korumak
Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek
korumak
Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden veya zor bir durumdan uzak tutmak, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek: "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur."- O. S. Orhon
korumak
Tehlikeli, zararlı durumları önlemek
korumak
Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden veya zor bir durumdan uzak tutmak, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
Türkçe - İngilizce

korumak] teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

korumak
preserve

Why is it important to preserve the bees? - Arıları korumak neden önemlidir?

We're not fighting a war in Afghanistan for oil but to preserve democracy. - Biz Afganistan'da petrol için savaşmıyoruz fakat demokrasiyi korumak için savaşıyoruz.

korumak
guard

Gold golems are guardians used to guard treasure. - Altın golemleri hazineyi korumak için kullanılan gardiyanlardır.

korumak
conserve

When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it. - Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.

Tom must conserve his strength. - Tom gücünü korumak zorundadır.

korumak
protect

The army is in the north to protect the border. - Ordu sınırı korumak için kuzeydedir.

Tom did his best to protect Mary. - Tom Mary'yi korumak için elinden geleni yaptı.

korumak
save

Greenpeace is fighting an uphill battle to save the environment. - Greenpeace çevreyi korumak için büyük bir mücadele veriyor.

They ran into the garden to save themselves from those blood-thirsty hounds. - Şu kana susamış köpeklerden kendilerini korumak için onlar bahçeye koştular.

korumak
defend

She didn't come here to defend herself against these accusations. - Kendini bu suçlamalara karşı korumak için buraya gelmedi.

We have to defend our country from the foreign aggression. - Ükemizi yabancı saldırısından korumak zorundayız.

korumak
cover
korumak
patronize
korumak
keep

He wore a pullover sweater to keep from getting cold. - Kendini soğuktan korumak için kazak giydi.

Tom struggled to keep his composure. - Tom soğukkanlılığını korumak için mücadele etti.

korumak
secure

To secure his locker, he uses a padlock. - O, dolabını korumak için bir asma kilit kullanır.

korumak
harbour
korumak
(Hukuk) maintain

They were stuck together to maintain their own body heat - Kendi vücut ısılarını korumak için birbirlerine yapıştılar.

I've been trying to find out who is responsible for maintaining this road. - Bu yolu korumak için kimlerin sorumlu olduğunu bulmaya çalışıyordum.

korumak
buffer
korumak
escort
korumak
safekeeping
korumak
defend from
korumak
insulate
korumak
hold up
korumak
ensure
korumak
grove
korumak
stand between
korumak
deliver
korumak
bring through
korumak
hold to
korumak
patrol
korumak
patron
korumak
hold
korumak
watch over
korumak
prevent
korumak
advocate
korumak
sheltering
korumak
patronise
korumak
cradle
korumak sihirli bir güçle
charm
korumak
retain

Whoever wants to retain everything lets everything escape. - Her şeyi korumak isteyen her şeyin kaçışına izin verir.

korumak
fence
korumak
keep guard
korumak
encourage
korumak
safeguard

We must fight to safeguard our civil rights. - Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.

korumak
embosom
korumak
embower
korumak
(sihirli bir güçle) charm
korumak
shelter

People devised shelters in order to protect themselves. - İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı.

korumak
to preserve, maintain
korumak
shade
korumak
to protect, guard, shield, watch over; to defend
korumak
to protect; to save; to defend; to guard; to watch over; to preserve, to conserve
korumak
screen
korumak
to cover, take care of (an expense)
korumak
cocoon
korumak
sponsor
korumak
shield

All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters. - Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.

korumak
spare
korumak
indemnify
korumak
convoy
telif hakkı ile korumak
copyright
metanetini korumak
maintain one's composure
rekabet gücünü korumak
To maintain competitiveness
asayişi korumak
to keep the peace
barışı korumak
keep the peace
ciddiyetini korumak
to keep a straight face
dengesini korumak
keep one's balance
duvarla korumak
wall up
formunu korumak
to keep fit
hakkını korumak
vindicate
istihdamın devamlılığını korumak
(Hukuk) to safeguard the continuity of employment
istihkâmları düşman ateşinden korumak
defilade
kendini korumak
fend
kendini korumak
guard oneself
mevcut durumu korumak
stay on hold
set yaparak korumak
dike
soğukkanlılığını korumak
keep one's head
tampon ile korumak
buffer
yan tarafı korumak
flank
yerini korumak
be one's own man
yerini korumak
hold one's own
ışıktan korumak
shade