kadınlık

listen to the pronunciation of kadınlık
Türkçe - İngilizce
{i} femininity
womanhood, being a woman
muliebrity
being a good housewife
womanhood
womanhood; womanliness
femaleness
kadın
woman

She is a selfish woman. - O bencil bir kadındır.

Where did you see the woman? - Kadını nerede gördün?

kadın
female

Do you prefer a male or female doctor? - Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?

The qipao is a classic female garment that originated in 17th century China. - Qipao 17.yüzyıl Çin'inde yaratılmış klasik kadın giysisidir.

kadınlık duygusu
the woman
kadınlık gururu
womanly pride
kadın
women

Women didn't care for him. - Kadınlar ondan hoşlanmadılar.

The women really gave it their utmost. - Kadınlar gerçekten ellerinden geleni yaptılar.

kadın
broad
kadın
{i} she

One out of 455 women doesn't realize she's pregnant until the twentieth week of pregnancy. - 455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.

She kept her valuables in the bank for safety. - Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.

kadın
{i} hen

I was looking at a pretty hen. - Ben güzel bir kadına bakıyordum.

kadın
{i} Jane
kadın
girl

Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman. - Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.

This girl has become a woman. - Bu kız bir kadın oldu.

kadın
married woman

I'm a married woman now. - Ben şimdi evli bir kadınım.

Tom found out that Mary was a married woman. - Tom, Mary'nin evli bir kadın olduğunu öğrendi.

kadın
eve

Tom thinks that women always tell their best friends everything. - Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.

Mary is one of the most beautiful women I've ever met. - Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.

kadın
wife

He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve. - Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.

That woman is his wife, I think. - Sanırım, o kadın onun karısıdır.

kadın
petticoat
kadın
lady

The lady dressed in white is a famous actress. - Beyaz elbiseli kadın, ünlü bir aktristir.

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

kadın
bird
kadın
skirt

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

kadın
femme

Mary is a femme fatale. - Mary bir baştan çıkaran kadın.

kadın
moll
kadın
the woman
kadın
(Argo) pussy
kadın
dame
kadın
lady's

The lady's wish is my command. - Kadının isteği benim emrimdir.

kadın
good at housekeeping
kadın
feme
kadın
gyno
kadın
distaff
kadın
gynous
kadın
prov. a title used after the names of older women
kadın
woman; married woman; lady; servant; female
kadın
(Konuşma Dili) cleaning woman; maid
kadın
woman who has lost her virginity
kadın
womenfolk
kadın
womankind
kadın
drag
kadın
ma
Türkçe - Türkçe
Kadının gerekli erdem ve nitelikleri taşıması durumu: "Kendisinden uzak duran kadın şimdi ona sokuluyor, kadınlığının bütün silahlarını birbiri arkasından tecrübe ediyordu."- A. H. Tanpınar
Dişiliğin özelliklerini kullanma durumu
Dişiliğin özelliklerini kullanma durumu: "O, sonra kadınlığını ispat eder, parasını geri alır."- B. Felek
Kadının gerekli erdem ve nitelikleri taşıması durumu
Kadın olma durumu
(Osmanlı Dönemi) NESEVİYYET
Kadın
karı
Kadın
eksikli
Kadın
bayan
Kadın
dişi
Kadın
hatun
Kadın
eksik etek
Kadın
(Hukuk) ZENNİ
Kadın
avrat
Kadın
zen
kadın
Bayan anlamında kullanılan bir unvan
kadın
Tahta kab
kadın
Bayan: "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için, herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu."- B. Felek
kadın
Hizmetçi
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı: "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler."- A. Ş. Hisar
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı
kadın
Evlenmiş kız
kadın
Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan