Tom loves to annoy Mary.
- Tom, Meri'yi kızdırmayı seviyor.
Tom knows what annoys Mary.
- Tom Mary'yi neyin kızdırdığını biliyor.
His opinions infuriate me.
- Onun görüşleri beni kızdırıyor.
His overbearing manner infuriates me.
- Onun küstah tavrı beni kızdırıyor.
Sami's behavior infuriated Layla.
- Sami'nin davranışı Leyla'yı kızdırdı.
Try not to anger him.
- Onu kızdırmamaya çalış.
The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
- Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
He was incensed by their lack of incentives.
- O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.
He was incensed by their lack of incentives.
- O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.
We should not have angered Tom.
- Tom'u kızdırmamalıydık.
Her words angered him.
- Onun sözleri onu kızdırdı.
He was peeved by what you said.
- Söylediklerin onu kızdırdı.
He was peeved by what you said.
- Söylediklerin onu kızdırdı.
Don't get a dog riled up. He might bite you.
- Bir köpeği kızdırma. Seni ısırabilir.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
He looks like the yellow angry bird.
- O sarı kızgın kuş gibi görünüyor.
The girl let the bird loose.
- Kız kuşu serbest bıraktı.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
Girls are wearing short skirts these days.
- Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.
These girls use white skirts.
- Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
There was enormous resentment over high taxes.
- Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.
I feel resentment against your unwarranted criticism.
- Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
- Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
I want to marry a virgin girl.
- Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.
He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
Tom loves fried chicken.
- Tom, kızarmış tavuk seviyor.
Tom has a lot female friends.
- Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
I'm beginning to miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.
In November of 1996, Mars Global Surveyor began a 10 month mission to the Red Planet.
- Mars Global Surveyor Kasım 1996'da kızıl gezegene olan 10 aylık bir göreve başladı.
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
Mary went back to using her maiden name.
- Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Tom loves fried chicken.
- Tom, kızarmış tavuk seviyor.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.