I have to admit I enjoyed it.
- Bunu beğendiğimi itiraf etmek zorundayım.
That wasn't so hard to admit, was it?
- İtiraf etmek o kadar zor değildi, değil mi?
The greatest joy after being in love is confessing one's love.
- Aşık olduktan sonra en büyük sevinç birinin aşkını itiraf etmektir.
We should give Tom a chance to confess.
- Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
We should give Tom a chance to confess.
- Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
Tom confessed to killing Mary.
- Tom Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti.
Tom eventually broke down and confessed.
- Tom sonunda baskıya dayanamadı ve itiraf etti.
He did not fail to confess.
- İtiraf etmeyi başardı.
The suspect began to confess at last.
- Şüpheli sonunda itiraf etmeye başladı.