istemli

listen to the pronunciation of istemli
Türkçe - İngilizce
(Denizbilim) facultative
voluntary
unprompted
optional; voluntary
voluntary, willed
optional
volitional, volitive, pertaining to the will
istem
volition
istemli koşula bağlı
(Biyokimya) facultative
istemli abortus
(Tıp) induced abortion
istemli ataksi
(Tıp) voluntary ataxia
istemli hareket
voluntary movement
istemli hareket
volitional act
istemli hareket
voluntary
istemli hareketlerde tutukluk
disseminated sclerosis
istemli hareketlerin felce uğraması
disseminated sclerosis
istemli kas
(Anatomi,Pisikoloji, Ruhbilim) voluntary muscle
istemli kontrol
(Tıp) voluntary control
istemli tremor
(Tıp) intentional tremor
istemli yıkım
willed destruction
istem
request

As you requested, I have attached a recent passport-sized photograph. - İstemiş olduğunuz gibi, yeni çekilmiş bir vesikalık fotoğrafımı ekledim.

I must request you to obey my orders. - Emirlerime uymanı istemeliyim.

istem
(Ticaret) run

I don't want to run into them. - Onlara rastlamak istemiyorum.

I don't feel like running all the way to the station. - Canım istasyona kadar tüm yolu koşmak istemiyor.

istem
(Bilgisayar) prompt
istem
claim

I do not want to reject this claim. - Ben bu iddiayı reddetmek istemiyorum.

istem
option

Are you sure you don't want to consider another option? - Başka bir seçenek düşünmek istemediğinden emin misin?

istem
call

Tom called Mary to ask her whether she wanted him to buy some bread on his way home from work. - Tom Mary'yi işten eve giderken onun biraz ekmek almasını isteyip istemediğini sormak için aradı.

This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict. - Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.

istem
will

I don't want to shoot you, but I will if I have to. - Seni vurmak istemiyorum, fakat zorunda kalırsam, vururum.

If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either. - Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.

istem
will, volition
istem
demand, request; will, volition
istem
formal request, demand
istem
demand

I didn't demand anything. - Hiçbir şey istemedim.

The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them. - Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.

istem
solicitation
istem
(Ekonomi)demand
Türkçe - Türkçe
Bir istek üzerine veya isteyerek yapılan
Yapılıp yapılmaması insanın kendi isteğine bağlı olan
Büyük gügüm
istem
Bir kimseden bir şeyi yapmasını veya yapmamasını isteme, talep, arzu
istem
İrade veya isteğin eylem durumunda belirmesi
istem
Bir kimseden bir şeyi yapmasını veya yapmamasını isteme, talep, arzu: "Senin yanındayım, sana geliyorum / Senin isteminle cana geliyorum."- F. Halıcı. İrade veya isteğin eylem durumunda belirmesi
İSTEM
(Osmanlı Dönemi) Zulüm ve sitem
istemli