You're always singing.
- Her zaman şarkı söylüyorsun.
To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
For all his genius, he is as unknown as ever.
- Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
You can call me any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
Bill is honest all the time.
- Bill her zaman dürüsttür.
He stayed there all the time.
- O her zaman orada kaldı.
Tom was stealing money for the last two years, and Mary knew it all the time.
- Tom son iki yıldır para çalıyordu ve Mary bunu her zaman biliyordu.
My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
A good book is the best friend, now and forever.
- İyi bir kitap, şimdi ve her zaman en iyi arkadaştır.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
An accident may happen at any time.
- Bir kaza her zaman olabilir.
This works every time.
- Bu her zaman işe yarar.
Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
- Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
You're welcome back anytime.
- Her zaman tekrar gelebilirsin.
I will be glad to help you anytime.
- Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.
You are in my thoughts at all times.
- Sen her zaman düşüncelerimdesin.
Mary keeps her laptop with her at all times.
- Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.