geglaubt

listen to the pronunciation of geglaubt
İngilizce - Türkçe

geglaubt teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

thought
{i} düşünme: He was lost in thought. Düşünceye dalıp gitmişti
thought
{i} niyet
thought
f., bak. think
thought
{i} ilgi

Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum. - I look forward to hearing your thoughts on this matter.

Tom'a Mary ile ilgili ne düşündüğünü sordum. - I asked Tom what he thought of Mary.

believed
inanılan
thought
tefekkür
thought
düşünceli

O, çok düşünceli bir kişidir. - He is a very thoughtful person.

Yüzünde düşünceli bir görünüm vardı. - She had a thoughtful look on her face.

thought
dalgın
believed
{f} inan

Bu planın iyi bir plan olduğuna herkes inanmadı. - Not everyone believed this plan was a good one.

12 Haziran 1998'den beri Kylie Minogue'a inanırım. - I've believed in Kylie Minogue since June 12, 1998.

thought
kanı

Bir şarkıcı olduğunu düşündüğüm kız farklı bir kişi olduğunu kanıtladı. - The girl who I thought was a singer proved to be a different person.

Ben onun babası olduğunu düşündüğüm adam tam bir yabancı olduğunu kanıtladı. - The man who I thought was his father proved to be a perfect stranger.

thought
görüş

Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım. - I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again.

Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm. - I thought we came here to discuss a new deal.

thought
düşünme

Yılanları çok düşünme onu solduruyor. - The very thought of snakes makes her turn pale.

Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim. - I never thought I would find a woman like you.

thought
düşünülmek

Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir. - Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.

Çekici kadınların genellikle aptal olduğu düşünülmektedir. - Attractive women are often thought to be dumb.

thought
düşünce

O çok düşünceli ve sabırlı. - She is very thoughtful and patient.

Düşüncelerini kağıda döktü. - She put down her thoughts on paper.

thought
(isim) düşünce, fikir, sanı, görüş, kanı, niyet, düşünme, özen, ilgi, felsefe, az şey
thought
tartmak
thought
{i} sanı

Los Angelos'ta büyüdüğünü sanıyordum. - I thought you were raised in L.A.

Seni tanıdığımı sanıyordum. - I thought I knew you.

thought
a happy thought mutluluk veren düşünce
thought
{i} felsefe: French thought Fransız felsefesi
thought
tasavvur