Koum's family had to rely on food stamps after emigrating from Ukraine to the United States.
 - Koum'un ailesi Ukrayna'dan Amerika Birleşik Devletlerine göç ettikten sonra yemek fişlerine güvenmek zorundaydı.
I guess my view on friendship is pretty bleak because I've never really had to rely on anyone for anything.
 - Sanırım bir şey için birine asla güvenmek zorunda kalmadığım için benim dostluk üzerine görüşüm oldukça kasvetli.
All you can do is trust one another.
 - Tüm yapabileceğiniz birbirinize güvenmektir.
Trusting yourself is the key to success.
 - Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
I'll have to rely on you from now on.
 - Bundan sonra sana güvenmek zorunda kalacağım.
I guess my view on friendship is pretty bleak because I've never really had to rely on anyone for anything.
 - Sanırım bir şey için birine asla güvenmek zorunda kalmadığım için benim dostluk üzerine görüşüm oldukça kasvetli.
I'd like to confide in you.
 - Sana güvenmek istiyorum.
I've come to depend on you.
 - Sana güvenmek için geldim.
I've come to depend on you.
 - Sana güvenmek için geldim.
Nobody wanted to trust my country.
 - Hiç kimse ülkeme güvenmek istemedi.
Nobody wants to trust my country.
 - Hiç kimse ülkeme güvenmek istemez.
I'd like to confide in you.
 - Sana güvenmek istiyorum.
Don't lose confidence, Mike.
 - Güvenini kaybetme, Mike.
Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
 - Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
Never lose faith in yourself. You can do everything you want to do.
 - Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
You should have more faith in yourself.
 - Kendine daha çok güvenin olmalı.
Would you like to become a trusted user?
 - Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
Although I trusted the map, it was mistaken.
 - Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.
You should pay more attention to your own safety.
 - Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.
She kept her valuables in the bank for safety.
 - Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.
Tom obviously deserves credit.
 - Tom açıkçası güveni hak ediyor.
Tom deserves a bit of credit.
 - Tom biraz güveni hak ediyor.
Her tears gave more credence to the story.
 - Onun gözyaşları hikayeye daha güven verdi.
I have absolute trust in you.
 - Benim sana tam güvenim var.
I have absolute trust in him.
 - Ona mutlak güvenim var.
We can rely on his judgement.
 - Biz onun kararına güvenebiliriz.
I know you can rely on him for transportation.
 - Ulaşım için ona güvenebileceğinizi biliyorum.
I think that Tom is too trusting.
 - Tom'un çok güvenilir olduğunu düşünüyorum.
You're running a big risk in trusting him.
 - Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.
 - Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor.
Would you like to become a trusted user?
 - Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
May I count on you to get me the job?
 - Bana işi vermeniz için size güvenebilir miyim?
Don't worry. You can count on me.
 - Merak etme. Bana güvenebilirsin.
I can assure you of his reliability.
 - Onun güvenirliği konusunda sizi temin ederim.
In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth.
 - Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.
They should not have confidence in Tom.
 - Onlar Tom'a güvenmemeli
He's a reliable man, you can reckon on him.
 - O güvenilir bir adam, ona güvenebilirsin.
Don't lean on your friends for help.
 - Yardım için arkadaşlarınıza güvenmeyin.
You can rely upon his being punctual.
 - Onun dakik olmasına güvenebilirsin.
He is a man you can rely upon.
 - O, güvenebileceğin bir adamdır.
The old woman looked at me with surliness and mistrust.
 - Yaşlı kadın bana somurtkanlık ve güvensizlikle baktı.
Mistrust is the mother of safety.
 - Güvensizlik güvenliğin anasıdır.
The bank manager distrusted one of the cashiers.
 - Banka müdürü, kasiyerlerden birine güvenmedi.
I've always distrusted her.
 - Ben her zaman ona güvenmedim.
Because I admired his courage, I trusted him.
 - Onun cesaretine hayran olduğum için, ona güvendim.
His courage impressed me enough for me to trust him.
 - Onun cesareti ona güvenmem için beni yeterince etkiledi.
I've been given assurances.
 - Bana güvenceler verildi.
I always hear assurances about economic recovery, but I still haven't seen it.
 - Ben her zaman ekonomik iyileşme hakkında güvence duyuyorum, ama ben hâlâ onu görmedim.
It is more ignominious to mistrust our friends than to be deceived by them.
 - Arkadaşlarımıza güvenmemek onlar tarafından aldatılmaktan daha aşağılayıcıdır.