One glass of red wine a night is enough to damage health, say scientists.
- Bilim adamları bir gecede bir bardak kırmızı şarap sağlığa zarar vermek için yeterlidir diyor.
We want to harm the environment less.
- Çevreye daha az zarar vermek istiyoruz.
I promise you I won't do anything to harm you.
- Sana zarar vermek için bir şey yapmayacağıma sana söz veriyorum.
Why would Tom want to hurt Mary?
- Neden Tom Mary'ye zarar vermek istiyor?
It is not my intent to hurt you in any way.
- Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
Tom didn't want to harm Mary.
- Tom Mary'ye zarar vermek istemedi.
Tom never did anything to hurt Mary.
- Tom, Mary'ye zarar vermek için hiçbir şey yapmadı.
She can't even harm a fly.
- O bir sineğe bile zarar veremez.
It can harm your eyes to read in the sun's light.
- Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
Tom was afraid that the typhoon would damage his house.
- Tom tayfunun evine zarar vermesinden korkuyordu.
The flood did great damage to the crops.
- Sel, ekinlere büyük zarar verdi.
Environmentally damaging projects should be abandoned systematically.
- Çevresel olarak zarar verici projeler sistematik olarak terk edilmelidir.
Pollution is damaging our earth.
- Kirlilik dünyamıza zarar veriyor.
You're going to wreck your eyesight if you play games all the time.
- Sürekli oyunlar oynarsan görme yeteneğine zarar vereceksin.
The accident damaged her car's front wheels.
- Kaza, arabasının ön tekerlerine zarar verdi.
We got our roof damaged by the typhoon.
- Tayfun tarafından çatımıza zarar verildi.
Alcohol damages the liver.
- Alkol karaciğere zarar verir.