yemeği

listen to the pronunciation of yemeği
Turkish - English

Definition of yemeği in Turkish English dictionary

öğle yemeği
lunch

We are having lunch in the garden. - Öğle yemeğini bahçede yiyoruz.

You have eaten lunch, haven't you? - Öğle yemeğini yedin, değil mi?

yemek
eat

If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either. - Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.

I want to eat a Dapanji! - Bir Dapanji yemek istiyorum!

akşam yemeği
Dinner

My mother is busy cooking dinner. - Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.

Shall I cook dinner for you? - Senin için akşam yemeği pişireyim mi?

yemek
food

Dieticians are experts in the food industry. - Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.

The food was great in Italy. - İtalya'da yemekler harikaydı.

yemeği sindirmek için dolaşmak
walk off a big meal
yemek
meal

Brush your teeth after every meal. - Her yemekten sonra dişlerini fırçala.

We ate a hasty meal and left immediately. - Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.

yemek
dinner

Would you like to have dinner with me tonight? - Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?

Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner. - İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.

yemek
dish

What kinds of meat dishes do you serve? - Ne çeşit et yemeklerini servis yapıyorsunuz?

Can you recommend any vegetarian dishes? - Vejetaryen yemekleri tavsiye edebilir misiniz?

yemek
chow
akşam yemeği
supper

Mother mentioned that it was about time to prepare supper. - Annem akşam yemeği hazırlamanın zamanı olduğunu belirtti.

My mother is busy preparing supper. - Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.

yemek
grub
yemek
ingest
öğle yemeği
luncheon

I'm afraid I won't be able to make it for our luncheon appointment. - Maalesef öğle yemeği randevumuz için bunu yapamayacağım.

We asked ten people to the luncheon. - Öğle yemeğine on kişi davet ettik.

öğle yemeği yemek
lunch

Tom invited Mary out to lunch. - Tom Mary'yi öğle yemeği yemek için dışarı davet etti.

Tom didn't feel like eating lunch. - Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.

acılı hint yemeği
curry
başlangıç yemeği
entree

After the entrée comes the main dish. - Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.

akşam yemeği
supper, dinner
akşam yemeği vermek
dine
yemek
scoff
yemek
repast
yemek
She's not just beautiful; she's a knockout! yemeden içmeden (divulging something confidential) without losing any time. yemeden içmeden kesilmek to have no appetite, be off one's food. Ye kürküm ye! (Konuşma Dili) He wouldn't have given me the time of day if I hadn't been dressed well./She wouldn't have so much as looked at me if I hadn't been wearing this uniform. Yediği naneye bak! (Konuşma Dili) Look at how he's put his foot into it this time! Yemeyenin malını yerler (demine hu çekerler) (üstüne bir bardak su içerler). (Atasözü) Don't be miserly and deny yourself things you can afford, for you can rest assured that what you save up but don't spend will be spent freely and enjoyed to the hilt by whoever gets it after you've died
yemek
eatings
yemek
table

After supper, she cleared the table. - Yemekten sonra, masayı temizledi.

There are still a lot of dishes on the table. - Masanın üstünde hâlâ bir sürü yemek var.

yemek
eats

Tom says he eats more when he's sad. - Tom üzgün olduğunda daha çok yemek yediğini söylüyor.

Tom once ate at an cheap restaurant and got food poisoning, so now he is very careful about where he eats. - Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.

yemek
spend

That couple spends quite a bit of money eating at nice restaurants. - Şu çift güzel lokantalarda yemek yerken oldukça az para harcar.

I didn't want to spend any more time than necessary cooking for my family. - Aileme yemek pişirmek için gereğinden daha fazla zaman harcamayacağım.

yemek
swallow
yemek
consume
yemek
chalk
yemek
touch
yemek
meals

Take one four times a day, after meals. - Yemeklerden sonra günde dört kez alın.

What with overwork and poor meals, she fell ill. - Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.

yemek
meat

What kinds of meat dishes do you serve? - Ne çeşit et yemeklerini servis yapıyorsunuz?

Is eating less meat a good idea? - Daha az et yemek iyi bir fikir midir?

diyet yemeği
(Gıda) diet meal
grup yemeği
potluck
iftar yemeği
iftar meal
rejim yemeği
diet
sebze yemeği
(Gıda) vegetable dish
yemek
keep

Mary keeps her best dishes in that cabinet. - Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.

How did Noah keep the animals from eating each other? - Nuh peygamber hayvanları birbirlerini yemekten nasıl uzak tuttu?

yemek
exulcerate
yemek
to be sent down
yemek
get a punishment
yemek
bite

Would you like to grab a bite to eat somewhere? - Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misiniz?

Tom wanted to grab a bite to eat on his way home. - Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.

yemek
get

Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job. - Fort Sumter'a yemek götürmek zor olacak.

If you eat too much, you will get fat. - Çok azla yemek yersen şişmanlarsın.

yemek
rub away
yemek
believe

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

yemek
course

Antipasti are appetizers served before the first course. - Soğuk mezeler ilk yemekten önce verilen mezelerdir.

The small fork is for your salad, and the large one is for the main course. - Küçük çatal salata için ve büyük olan ana yemek içindir.

yemek
pick at
yemek
dine on
yemek
sent down
yemek
wear

Don't eat till the numbness wears off. - Uyuşma geçene kadar yemek yeme.

The woman has two important questions to ask: What am I wearing? and what am I cooking? - Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?

yemek
dine off
yemek
partake of
yemek
be sent down
yemek
pit
yemek
devour
yemek
rub
yemek
crop
yemek
dispose of
yemek
eat away
yemek
recipe

What's your favorite recipe? - En sevdiğin yemek hangisidir?

Have you seen the recipe book that I wrote? - Benim yazdığım yemek tarifi kitabını gördün mü?

yemek
feed on
yemek
have

You don't have to eat it. - Onu yemek zorunda değilsiniz.

You don't have to eat. - Yemek zorunda değilsiniz.

çin yemeği çubukları
(Gıda) chopsticks
yemek
partake
yemek
feed

My mother asked me not to feed the dog until after we had all eaten. - Annem bana hepimiz yemek yeyinceye kadar köpeği beslemememi rica etti.

Tom forgot to feed his dog yesterday. - Tom dün köpeğine yemek vermeyi unuttu.

yemek
erode
yemek
{i} eating

Do you like eating fish? - Balık yemekten hoşlanır mısın?

I feel like eating something sweet. - Tatlı bir şey yemek istiyorum.

yemek
board

You eat good meals in this boardinghouse. - Bu pansiyonda iyi yemek yersin.

Yemek
(deyim) chow down
akşam yemeği yemek
dine

Even if they have a good wine menu, I will not want to dine here. - İyi bir şarap menüleri olsa bile, burada akşam yemeği yemek istemeyeceğim.

cenaze yemeği
funeral dinner
fasulyeli, soğanlı lahana yemeği
with beans, onions and cabbage dinner
hayır yemeği
no food
kabak yemeği
pumpkin dinner
mantı yemeği
ravioli dinner
nohut yemeği
pea meal
yemek
eat in
yemek
dining

Is the dining room open now? - Yemek odası şimdi açık mı?

Has the house got a dining room? - Evin bir yemek odası var mı?

Hazreti ısa'nın son akşam yemeği
Last Supper
Hazreti ısa'nın son akşam yemeği
Supper
akşam yemeği yemek
to have dinner, to dine
akşam yemeği yemek
sup

Would you like to have supper with us on the weekend? - Hafta sonunda bizimle akşam yemeği yemek ister misin?

I don't feel like eating supper tonight. - Bu akşam canım akşam yemeği yemek istemiyor.

akşam yemeği yemek
have supper
akşam yemeği yemek
have dinner

I want to have dinner at a restaurant. - Bir restoranda akşam yemeği yemek istiyorum.

I wanna have dinner in a restaurant. - Bir restoranda akşam yemeği yemek istiyorum.

akşam yemeği yiyen kimse
diner
açık büfe akşam yemeği
buffet dinner
bu akşam yemeği ben ısmarlıyorum
I treat you to dinner this evening
dostluk yemeği
love feast
düğün yemeği
wedding breakfast
dışarıda akşam yemeği yemek
dine out
en iyi yerel yemeği yemek istiyorum
I want to eat the best local food
eritme peynir yemeği
fondue
erken öğle yemeği
early lunch
et yemeği
dish of meat
etli ve pirinçli bir çin yemeği
chopstick suey
ev yemeği
homemade food
evde akşam yemeği yemek
dine in
geleneksel bir kore yemeği
(Gıda) kimchee
geleneksel bir kore yemeği
(Gıda) kimchees
geleneksel bir kore yemeği
(Gıda) kimchi
gemi yemeği
hard tack
günün yemeği
special
güvey yemeği wedding dinner given by
the bridegroom's family
hafif akşam yemeği
supper
hafif sabah yemeği
elevenses
hayvan yemeği
pet food
hayvan yemeği
petfood
yemeği
business dinner
yemeği
working dinner
işyeri yıllık yemeği
beanfeast
kabak yemeği
(Gıda) zuccuni
kahvaltı ile öğle yemeği birleştirilen öğün
brunch
kuşluk yemeği
midmorning snack
rejim yemeği
dietary
sakatat yemeği
fagot
sakatat yemeği
faggot
sofrada yemeği ısıtmakta kullanılan kap
chafing dish
sulu sebze yemeği
pottage
tanrı yemeği
ambrosia
veda yemeği
farewell dinner
yemek
to eat up every bit of (a food)
yemek
to require, use up, consume: Bu soba çok odun yiyor. It takes a lot of wood to keep this stove going
yemek
food, grub, eats; meal, repast; course, dish
yemek
slang to lay, have sex with
yemek
to spend (money); to spend (money) recklessly
yemek
to use up every bit of (something)
yemek
slang to kiss/lick/suck (someone)
yemek
to drain, wear (someone) down, take a lot out of (someone)
yemek
to milk someone for (his money), bleed someone for (his money). Yeme de yanında yat! slang
yemek
slang to kill, do (someone) in
yemek
slang to make mincemeat of (someone)
yemek
scran; peck
yemek
slang to get laid by
yemek
to drive (someone) to distraction, drive (someone) crazy
yemek
slang to get (a fine, a jail sentence). yemez slang person who can't be tricked, fox. yiyip bitirmek
yemek
It's a food which isn't just good; it's finger-licking good!
yemek
to spend or spend recklessly every bit of (a sum of money)
yemek
(for an insect) to bite, eat (someone) up; (for an insect) to eat (something)
yemek
to corrode, eat
yemek
slang to milk someone for (his money), bleed someone for (his money)
yemek
viand
yemek
fret
yemek
kill
yemek
{i} scran
yemek
sito
yemek
abrade
yemek
victual
yemek
tuck
ölümsüzlük yemeği
ambrosia
öğle yemeği için kapalı
Closed for lunch
öğle yemeği yemek
to have lunch, to lunch
Turkish - Turkish

Definition of yemeği in Turkish Turkish dictionary

Yemek
karavana
Yemek
Yemek
taam
Yemek
lokma
Yemek
ziftlenmek
yemek
Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak
akşam yemeği
Akşam saaatlerinde yenen ogün
Yemek
(Osmanlı Dönemi) DE'S
Yemek
(Osmanlı Dönemi) ADF
Yemek
(Osmanlı Dönemi) KEŞE'
Yemek
(Osmanlı Dönemi) LEBZ
Yemek
(Osmanlı Dönemi) TELEMMÜZ
Yemek
(Osmanlı Dönemi) SİMAT
Yemek
(Osmanlı Dönemi) AZF
Yemek
(Osmanlı Dönemi) KAŞM
Yemek
(Osmanlı Dönemi) CAHRE
Yemek
(Osmanlı Dönemi) TELEMMÜC
Yemek
(Osmanlı Dönemi) ME'KEL
Yemek
(Osmanlı Dönemi) HECA
Yemek
lokma etmek
Yemek
(Osmanlı Dönemi) TELEMMÜK
Yemek
(Osmanlı Dönemi) SÜFÜL
ev yemeği
Evde yapılan yemek
güvey yemeği
Erkek evi tarafından düğün akşamı akraba ve yakınlara verilen yemek
iftar yemeği
Ramazanda oruç açmak için hazırlanan yiyecek ve içeceklerin tümü
kuşluk yemeği
Kuşluk vakti yenilen yemek
orospu yemeği
Domates, yeşil biber, soğan, maydanoz vb. sebzelerin düzensiz doğranması ile yağda acele pişirilen bir tür yemek
sahur yemeği
Sahur zamanı yenen yemek
yemek
Birine alacağını vermemek, ödememek
yemek
Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek
yemek
Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek: "Neclâ onun böyle kendinden geçercesine çalıştığını gördükçe üzüntüden tırnaklarını yiyor."- H. Taner
yemek
Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek
yemek
Günün belli saatlerinde yenilen besin: "Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir
yemek
Ağızda çiğneyerek yutmak
yemek
Yasal yoldan cezalandırılmak
yemek
Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak: "Kendini topladı ama, fena yerinden gagayı yedi sanırım..."- M. Ş. Esendal
yemek
Ağızda çiğneyerek yutmak: "Adam o kadar çabuk yiyor ki, hizmetçi ekmek yetiştiremiyor."- B. Felek
yemek
Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam
yemek
Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek
yemek
Arada birşey yenmez."- H. Taner. Çağrılıları veya konukları yemekle ağırlama: "Pek protokolcü olduğu için yemek sessiz geçiyordu."- F. R. Atay
yemek
Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek
yemek
Harcamak, tüketmek, bitirmek: "Mirası sen yedin, zahmeti ben çekiyorum, diye latife ediyordu."- M. Ş. Esendal
yemek
Uğramak, tutulmak
yemek
Günün belli saatlerinde yenilen besin
yemek
Çağrılıları veya konukları yemekle ağırlama
yemek
Yemek yeme, karın doyurma işi
yemek
Yemek yeme, karın doyurma işi: "Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni."- N. Cumalı
yemek
Sürekli üzmek, tedirgin etmek
yemek
Biri için başkasına para harcatmak
yemek
Isırmak
yemek
Harcamak, tüketmek, bitirmek
ölü yemeği
Ölü evine komşu veya akrabalar tarafından hazırlanıp getirilen yemek
ölü yemeği
Ölü adına verilen yemk
öğle yemeği
Öğle saatlerinde yenen yemek